ASKERLİK VATAN BORCUDUR

Askerlik vatan borcudur. Şayet askerlik yaptıysanız anlatacağınız anılarınız da olur. Ben askerlik görevimi 255’inci kısa dönem olarak 1997 yılında Bursa’nın Acemler semtindeki Birinci Ordu İstihkam Savaş Taburu’nda yapmıştım. Taburun Kırklareli’nin Babaeski ilçesine taşınmasına karar verilmesi üzerine aralarında benim de olduğum 30 kişiyi tabura göndermişlerdi. Üç haftalık eğitimin ardından bizlere yemin ettirip bölüklere onbaşı olarak dağıtmışlardı. Sonra eğitim çavuşu olmuştuk.  Benimle birlikte gelen kısa dönem askerlerin arasında 2008 yılında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Kanun Sanatçısı Taner Kalkuloğlu da vardı. 


Aralarında hatırladığım kadarıyla İbrahim Tatlıses, Hakan Altun, Selami Şahin, Mine Koşan gibi çok sayıda ünlü sanatçının orkestrasında yer alan Taner ile sabaha akşam 5 kilometre koşardık. Askerliği spor yapmak için bir fırsat olarak görüyorduk. Tekirdağlı Bölük Komutanımız Kadir Yüzbaşının emri üzerine Taner zaman zaman eğitim aralarında birliğe getirdiği kanunu ile bize müzik ziyafeti de çekiyordu.


Bir de oldukça kilolu olan 2 arkadaşımız vardı. Biri Ekrem, diğeri Özgür’dü. Özgür meteoroloji mühendisiydi. Sabahları içtimaya çıktığımızda komutanımız Özgür’ü çağırırdı.

-Özgür

- Emret komutanım

- Bugün hava nasıl olacak?


Özgür başını kaldırıp gökyüzüne bakar, sonra da “Şöyle olursa yağar, böyle olursa yağmaz” diye bir sürü şey anlatırdı. Kadir Yüzbaşı da “Oğlum bana bunları anlatma yağacak mı yağmayacak mı sen onu söyle” derdi. 

Özgür’ün söyledikleri bazen tutar bazen tutmazdı. Özgür kilolu olduğu için sabahları tam teçhizatlı 5 kilometrelik koşumuzda hep geride kalırdı. Güneydoğu’da görev yaparken teröristlerle girdiği çatışmada vücuduna isabet eden kurşun nedeniyle koşarken bizlere eşlik edemeyen bölük komutanımız bisikletle bizleri takip ederdi. Geride kalan Özgür’e “ Özgür koş, Coşkun geliyor” diye bağırınca, depara kalkan Özgür kısa sürede fazla kilolarından kurtulup fit bir vücuda sahip olmuştu.  “Coşkun” sözünden ne anlıyorsa, artık bilemiyorum! Bir de sıva ve seramik ustası İsmail Demirtaş vardı. 


İsmail terhis olduktan sora arayıp beni buldu. O da Antalya’ya yerleşmiş. Zaman zaman kendisi ile görüşüyoruz. Hatta evimin mutfağındaki seramiğini bile İsmail yeniledi. Askerliğin temeli disiplindir. Şayet kurallara uyarsanız askerlik yapmakta hiç zorlanmazsınız. Askerlik yaptığım süre içinde çapraz nöbette tuttum. Mıntıka temizliği de yaptım.  En çok zorlandığım pentatlon koşusundaki engellerin üzerinden atlamaktı.


Ama zamanla onu da başardım. Askerliğimi hiç izin kullanmadan tamamladım. O nedenle benimle aynı dönemde askerliğe başlayan kısa dönem arkadaşların arasında ilk terhis olanlardan biri de bendim.  Şınav çekip arkadaşlarımızla vedalaştık. Hafta sonu olmasına rağmen bölük komutanımız da gelmişti birliğe. “Hadi seni İstanbul’a kadar götüreyim” dedi.  Bindik Kadir Yüzbaşı’nın arabasına yolda gelirken bir istasyona uğradık. Yakıt alırken Kadir Yüzbaşı markete gitti. Sonra geldi yakıtın parasını verdi. Sonra bana dedi ki “Yakıt doldurulurken pompaya baktın mı? Yok dedim. “Oğlum 8 ay askerlik yaptın bu da sana son dersim olsun. Yakıt alırken mutlaka pompaya da bak” dedi. O gün bugün her akaryakıt alışımda Kadir yüzbaşının o sözleri aklıma gelir. Bunları niye anlatıyorum?  Bugün bakıyorsunuz, vatan borcunu ödememek için türlü yollara başvuranlar olabiliyor. Kendini askerliğe elverişsiz hale getirmek için türlü dümenler çevirenler de çıkabiliyor. Bu memleket için hayırlı hiçbir iş yapmayanlar herkesten fazla vatansever olduğunu iddia edebiliyor. Kendine bakmadan, sorgulamadan,


Türk vatandaşlığı alanların askerlik yapmadığını iddia edebiliyor. Şovenistlik yapabiliyor. Bildiğim kadarıyla her Türk vatandaşı gibi sonradan Türk vatandaşlığı alanlar da gerekli koşullara sahipse askerliğini, yapıyor. Ancak bu konuda toplumda bir bilgi kirliliği var. Bu konuda Genel Kurmay Başkanlığı’nın ya da Milli Savunma Bakanlığı’nın kamuoyunu aydınlatmasında yarar var.