Aşı her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünü önlüyor
Dr. Dilek Yekenkurul, dünya genelinde uygulanan bağışıklama programları ile her yıl 2,5 milyon çocuk ölümünün önlendiğini söyledi.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü
Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Dilek Yekenkurul,
aşının toplum ve insan sağlığı için önemini anlattı. Aşıyı; “İnsan vücuduna
verildiğinde bağışıklık oluşturarak o mikroorganizmayı tanımasını ve ona karşı
koruyucu yanıt oluşturmasını, sonrasında da o hastalığa karşı korunmasını
sağlayan bir çeşit ilaçtır. Aşılar gücü azaltılmış ya da öldürülmüş
mikroorganizmaların kendisinden veya sadece bir bölümünden hazırlanan bir maddedir”
şeklinde tanımlayan Dr. Dilek Yekenkurul, aşının onlarca bulaşıcı hastalığı
önlemeye katkı sağladığını vurguladı.
GÜVENLİ VE ETKİLİ
Aşının, 20’den fazla bulaşıcı hastalığı önlemek için çevre
sağlığı hizmetlerinden sonra, en güvenli ve etkili koruyucu sağlık hizmeti
olduğunu vurgulayan Öğretim Üyesi Yekenkurul, “Çiçek hastalığı gibi bazı
hastalıklar etkin ve yüksek oranda aşılama ile yok edilmiştir. Ülkemizde de
1930’da çiçek aşısı, 1937’de difteri ve boğmaca aşısı, 1952’de verem aşısı,
1963’te çocuk felci aşısı, 1968’de tetanoz aşısı ve 1970’te kızamık aşısı
yapılmaya başlanmıştır. İlk yıllarda yüksek oranda yapılmamasına rağmen birçok
insanın hayatı kurtulmuş, bazı salgınlar aşılar sayesinde durdurulmuştur.
Ülkemizde şuan çocuklarımıza verem, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci,
hepatit B, hepatit A, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, pnömokok ve
hemophilus influenza tip B gibi menenjit ve zatürre aşıları olmak üzere toplam
13 hastalığa karşı aşı yapılmaktadır. Bunların dışında kuduz, zona, HPV,
meningokok, influenza (grip), COVID-19, tifo, sarıhumma, japon ensefaliti
(beyin enfeksiyonu) ve kolera gibi aşılar bazı risk gruplarına önerdiğimiz
diğer aşılardır” dedi.
HER YIL 2,5 MİLYON
ÇOCUK ÖLÜMÜNÜ ÖNLÜYOR
Dünya genelinde uygulanan bağışıklama programları ile her
yıl 2,5 milyon çocuk ölümünün önlendiğinin bildirildiğini ifade eden
Yekenkurul, “Aşıların genel özelliği koruyuculuğunun yüksek olmasıdır. Ancak
şunu unutmamak gerekir; her aşının koruyuculuğu yüzde yüz değildir. Bu yüzden
tüm toplumu aşılamak daha önemli hale gelir. Ayrıca koruyuculuğu yüzde yüze
yakın birçok aşı vardır. Aşıların bir özelliği de hastalık seyrinde hafifletici
etki yapmasıdır. Örneğin aşı hastalık bulaşmasına engel olmasa dahi, aşılı bir
insan da söz konusu olan hastalık daha hafif, aşısız insanda daha ağır hatta
bazen ölümcül seyredebilir. Bunu yaşadığımız bazı salgınlarda bizzat kendimiz
gördük. Dünya genelinde de bu konuyla ilgili yapılmış birçok çalışma mevcut”
ifadelerini kullandı.
AŞI YAPTIRAN KİŞİ
TOPLUM SAĞLIĞINI DA KORUMUŞ OLUR
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte aşı çalışmalarının daha
güvenilir şekilde yürütüldüğünü söyleyen Dilek Yekenkurul, “Tabi ki her ilaç
gibi aşının da yan etkileri veya alerji riski vardır, ama nasıl ki bir ilacı
mecbur olduğumuz için bu riskleri göze alıp kullanıyorsak aşıyı da böyle
düşünmeliyiz. Hatta aşının daha geniş bir etkisi vardır. Örneğin bir insan aşı
yaptırdığı zaman sadece kendisini korumaz. Aşılar bulaşıcı hastalıklara yönelik
yapılır ve aşı yaptıran kişi o hastalığı geçirmeyeceği için bulaştırıcı kaynak
da olmayacaktır; böylelikle etrafındaki insanları yani toplumu da korumuş olur.
Hatta aşılar bazen bir salgının bile önüne geçebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün
1974’te küresel olarak başlatmış olduğu Genişletilmiş Bağışıklama Programı
çerçevesinde, aşılanma oranı yüksek olan ülkelerde aşı ile önlenebilir
hastalıkların görülme oranında ve ölüm oranlarında düşme görülmesi aşının en
büyük kanıtıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İHA