Anti-inflamatuar beslenme, bağışıklığı güçlendiriyor
Bağışıklık sisteminin güçlü tutulmasında beslenmenin önemli bir rolü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, bağışıklığı güçlendiren aminoasit, mineral ve vitamin gibi besin öğelerinin ve antioksidanların doğal besinlerle alınmasının önemini vurguladı.
Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel
Alphan, bağışıklık sistemi (immün sistem) ve beslenme arasındaki ilişkinin
önemini değerlendirdi.
Bağışıklık sisteminin tanımını yapan Prof. Dr. M. Emel
Alphan, “Vücudumuzda enfeksiyonların yanı sıra vücuda giren virüs, bakteri ve
mikrop gibi yabancı yapılara karşı direnci sağlayan hücrelerin, dokuların ve
moleküllerin oluşturduğu bütün sistem bağışıklık sistemi yani immün sistem
olarak tanımlanır. Bu hücrelerin ve moleküllerin oluşturdukları koordineli
reaksiyonlara ‘immün yanıt’ denir” diye konuştu.
BAĞIŞIKLIĞI ARTIRAN
BESLENME NEDİR
“Bağışıklığı artıran beslenme” ve “bağışıklığı güçlendiren
besin öğeleri” kavramlarına değinen Alphan, şunları söyledi: “Vücuda giren
konakçının ya da virüs, bakteri ve mikrop vb. yabancı yapılara karşı oluşan
bağışıklık (immün) yanıtını koruyan ve güçlendiren ve/veya abartılı ve zararlı
inflamatuar (iltihabi) yanıtı baskılayan beslenmeye ‘İmmünonütrisyon’
(bağışıklığı arttıran beslenme), immün fonksiyonları düzenleyen besin öğelerine
de ‘İmmünonütrientler’ (bağışıklığı güçlendiren besin öğeleri) denir.”
BAĞIŞIKLIĞI
GÜÇLENDİREN BESİN ÖĞELERİ AMİNOASİT, MİNERAL VE VİTAMİNLER
Bağışıklığı güçlendiren besin öğelerinin aminoasitler, yağ
asitleri, mineral ve vitaminler olduğunu kaydeden Alphan, “Bağışıklığı
güçlendiren besin öğeleri; proteinlerin en küçük birimleri olan aminoasitlerden
arjinin ve glutamin, DNA ve RNA’nın yapı taşı olan nükleotidler, omega-3 yağ
asitleri ile selenyum, çinko gibi mineraller, sebze ve meyvelerde bulunan A, C
ve E vitaminleri gibi antioksidan vitaminlerdir” diye konuştu.
BESİN TAKVİYELERİNE
GÖRE DAHA ETKİLİ
Bağışıklığı güçlendiren besin öğelerinin doğal besinlerle almanın
önemini vurgulayan Alphan, “Bütün bu besin öğelerini ve besin öğesi olmayan
bileşenlerden olan antioksidanları, doğal besinlerle almak son derece
önemlidir. Yapılan çalışmalarda alınan besin takviyelerine göre doğal
besinlerle alınan bağışıklığı güçlendiren besin öğelerinin çok daha etkili olduğu
bulunmuştur” diye konuştu.
HASTALIKLARIN NEDENİ
BİR ÇEŞİT İNFLAMATUAR DURUM
Sonbahar ve kış mevsimlerinde sıklıkla görülen gribal
enfeksiyon ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların nedeninin bir çeşit inflamatuar
durum olduğunu belirten Alphan, “Aslında inflamasyon (iltihabi durum),
bağışıklık sisteminin yaralanma veya enfeksiyona karşı oluşan doğal tepkisidir.
Özellikle sonbahar ve kış döneminde sıklıkla görülen gripal enfeksiyon, soğuk
algınlığı gibi insanları çok hırpalayan ve rahatsız eden hastalıkların nedeni
bir çeşit inflamatuar durumdur. İnflamatuar bir hastalıkta uygulanacak diyetin
de anti-inflamatuar özellikleri taşıması gerekir” dedi.
HAPŞIRIK, AĞRI,
ATEŞLENME SAĞLIKLI BİRER TEPKİ
İnflamasyonun bağışıklık sisteminin güçlü bir tepkisi
olduğunu belirten Alphan, “İnflamasyonun kötü olduğu yönünde yaygın bir inanış
vardır. İnflamasyonun olumsuz yan etkileri olsa da aslında inflamasyon
bağışıklık sisteminin sağlıklı bir tepkisidir. Vücuda bakteriler, virüsler veya
alerjenler gibi yabancı bir istilacı girdiğinde veya vücutta bir yaralanma
oluştuğunda, bağışıklık hücreleri hızla harekete geçerler. Hapşırmak, öksürmek,
ağrı, ateşlenme veya şişlik gibi belirtiler bağışıklık sisteminin hasarlı
dokuyu tamir ettiğini veya vücuda giren yabancı istilacılarla savaştığını
gösterir” diye konuştu.
EGZERSİZ EKSİKLİĞİ,
SAĞLIKSIZ BESLENME İNFLAMASYONU TETİKLEYEBİLİR
İyileşme gerçekleştikçe inflamasyonun yavaş yavaş azaldığını
kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Ancak inflamasyon uzadığında (tedavi
edilmediğinde), istilacılar sağlıklı hücrelere de zarar vermeye başlarlar.
Bazen egzersiz eksikliği, yüksek stres ile bazı popüler diyetler ve yüksek
enerjili Batı tarzı diyetlerden (bol proteinli, yağdan zengin ketojenik diyetler
ile Fast-food tarzı beslenme gibi sağlıksız diyetler) kaynaklanan sağlıksız bir
yaşam tarzı, tüm vücutta kronik olarak düşük seviyelerde inflamasyonu
tetikleyebilir. Özellikle ketojenik diyetler ve glütensiz diyetlerle posalı
besinler alınmadığı için oluşan sağlıksız bağırsak mikrobiyotası (zararlı
mikropların artmasına yararlı mikropların da azalması) bağışıklığın azalmasına
ve yorgunluğa neden olabilir. Bu da inflamatuar hastalıkların sık sık
tekrarlanmasına yol açabilir” uyarısında bulundu.
KRONİK HASTALIKLARA
ZEMİN HAZIRLAYABİLİR
Kronik düşük dereceli inflamasyonda genellikle belirtilerin
fark edilemeyebileceğini ancak bu inflamasyonun uzun sürmesinin önemli riskleri
beraberinde getirebileceğini kaydeden Alphan, zamanla kardiyovasküler
hastalıklar, tip 2 diyabet, yağlı karaciğer hastalığı, Alzheimer ve kanser gibi
bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların oluşumuna da zemin hazırlayabileceğini
söyledi.
Bağışıklığı arttıran anti-inflamatuar beslenme vücut
direncini artırıyor
Batı tarzı diyetler kadar, diyet bileşenlerinin de
inflamasyonda önemli bir role sahip olduğunu kaydeden Alphan, “Çeşitli
besinlerden alınan anti-inflamatuar ve proinflamatuar bileşenler, insanlardaki
inflamatuar durumun derecesini belirleyebilir. Bağışıklığı arttıran
anti-inflamatuar beslenme uygulandığında virüsler, bakteriler, mikroplar gibi
vücuda giren yabancı maddelere karşı direnç oluşur ve koruma işlevi artar,
inflamasyonda (iltihabi durum) azalma oluşur ve yara iyileşmesindeki düzelme
hızlanır” dedi.
ANTİ-İNFLAMATUAR
BESLENMEDE NELER OLMALI
Anti-inflamatuar beslenme planı için tavsiyelerde bulunan
Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Meyve ve sebzeler günde 5-10 porsiyon
tüketilmelidir. Tekli doymamış yağ asitlerini içeren avokado, zeytinyağı,
fındık yağı ile fındık, fındık ezmesi, fıstık, badem ve ceviz gibi sert kabuklu
yemişlerden haftada 4-5 avuç yenilebilir. (günde 1 avuç) Tam buğday ekmeği,
bulgur vb. posadan zengin tam tahıllar her gün, kuru baklagiller de haftada en
az 3-5 porsiyon tüketilmelidir. Çoklu doymamış omega-3 yağ asitlerini içeren
sardalya, uskumru, çipura, mezgit, somon, ringa balığı gibi yağlı balıklar
haftada en az 2 porsiyon şeklinde beslenme planına dahil edilmelidir. Su
ürünleri ile ceviz ve keten tohumu, çay, kahve, otlar, baharatlar özellikle
zerdeçal ve zencefil anti-inflamatuar besinler arasında sayılabilir” diye
konuştu.
BU YİYECEK VE
İÇECEKLER İNFLAMATUAR DURUMU TETİKLİYOR
İnflamatuar durumu tetikleyen besinler ve içeceklerin
tüketimine de dikkat edilmesi gerektiğini kaydeden Alphan, “Meşrubatlar, meyve
suyu ve meyveli içecekler, buzlu çay gibi şekerli içecekler inflamatuar durumu
tetikler. Beyaz ekmek, makarna, pirinç gibi rafine karbonhidratlı besinler,
kızarmış yiyecekler, pastırma, salam, sosis ve sosisli sandviç gibi işlenmiş
yüksek yağlı etlerle yapılan yiyecekler aynı şekilde inflamasyonu tetikler.
Krema ve tereyağı, tam yağlı süt ürünleri, kısmen hidrojene edilmiş yağlar,
doymuş yağ içeren yağlı et, tavuk ve aşırı alkol inflamatuar durumu tetikleyen
besinler arasında yer almaktadır” dedi.
AKDENİZ VE DASH
DİYETLERİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Akdeniz diyeti ve hipertansiyona özgü bir diyet yaklaşımı
olan DASH diyetinin birçok anti-inflamatuar besin öğesini de içeren, tüm
dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş en önemli öğün planlama yaklaşımlarından
olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Bu diyetlerle bağışıklık sistemi
güçlenir, hastalıklara karşı direnç artar. Diyet dışındaki diğer faktörler;
düzenli egzersiz yapmak, stresi kontrol etmek ve yeterince uyumak inflamasyonu
kontrol etmeye yardımcı olabilir” diye konuştu.
İHA