ANTALYALI APOLLON
Türkiye önümüzdeki hafta pazar günü sandık başına gidip hem
cumhurbaşkanını, hem de milletvekillerini seçecek. Seçime bir hafta kala
meydanlar iyice hareketlendi. Cumhur İttifakı’nın seçimi kazanması halinde
Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisine gireceği, İHA’larıyla, SİHA’larıyla,
yerli ve milli otomobiliyle, TCG Anadolu gemisiyle, Karadeniz’den çıkarılan
doğal gazıyla, keşfedilen petrol kuyularıyla Türkiye’nin süper güç olacağı iddia
ediliyor.
***
Cumhuriyetin 2. yüzyılının Türk asrı olacağı, aksi takdirde
ülkedeki istikrarın bozulacağı, Karadeniz’deki doğal gaz kuyularının,
Güneydoğuda bulunan petrol kuyularının üzerine beton döküleceği, terör
örgütlerinin taleplerinin yetine getirilip vatan topraklarının
kaybedilebileceği, hatta “Bunlar LGBT’ci” denilerek Türk aile yapısının
bozulacağı iddia ediliyor.
Milet ittifakı ise “ucube sistem” olarak nitelendirdikleri
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne son verip yerine cumhurbaşkanlığını
yetkilerini kısıtlayıp, eskisinden çok daha güçlü bir parlamenter sistem
getirmeyi vaat ediyor. Kuvvetler ayrılığını esas alan demokratik bir yönetimle
sorunların aşılabieceğini savunan Millet ittifakı, 14 Mayıs’ta iktidara
geldiklerinde ülkeye de baharın geleceğini söylüyorlar.
***
Elbette 21’inci yüzyılın Türk asrı olması da, ülkedeki
sorunların çözülüp ülkede bahar havası esmesi de güzel. Bu nedenle bu ülke için
güzel hayalleri olan tüm siyasi partilerimize 14 Mayıs seçimlerinde başarılar
diliyorum. Ancak kim kazanırsa kazansın milletin iradesine herkes saygı
göstermeli. Bu aziz milletin tercihini içine sindirebilmeli. Kaybetmeyi de
kabul edebilmeli. Kaybettiği zaman şapkayı çıkarıp “nerede yanlış yaptım” diye
kendi kendine sormalı. Kazananı tebrik edebilmeli. Sonuçta hepimiz bu ülkede
yaşıyoruz. Bu aziz milletin de kantarının topuzu şaşmayacaktır.
***
Öte yandan seçim meydanlarında söylenen LGBT’nin ne demek
olduğunu toplumun büyük bir çoğunluğunun bildiğini düşünmüyorum. 1970’li
yıllarda babam Almanya’dan Saba marka siyah beyaz bir televizyon getirmişti.
Rahmetli annem o yıllarda televizyonda sporcuların rekor kırdığını duyduğunda “
Yazık değil mi o rekorlara. Niye kırıyorlar” diye bize sormuştu.
***
1990’lı yılların ortalarında dönemin bir bakanı Kemer’deki
bir portakal bahçesinde yaptığı konuşmada toplumun bir transformasyondan
geçtiğini söylediğinde, yanımdaki bir milletvekili bunun ne demek olduğun
anlamamıştı. Sonra da bana “ne demek bu transformasyon kelimesi. Traktör gibi
bir şey mi” demişti. LGBT denince kim bilir kimin aklına neler neler geliyor
bilmiyorum. Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi bir genç kız anlattı; LGBT’nin birçok kişi tarafından PKK, FETÖ gibi bir terör örgütünün kısaltılmış ismi sanıldığını söyledi. "İnanmazsanız sokağa çıkıp sorun" dedi.
LGBT kelimesi lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel ya da
travesti sözcüklerinin kısaltılmasından oluşuyor. Ancak LGBT diye anılan cinsel yönelimler
bugün ortaya çıkmış değil. İnsanlık tarihi kadar eski dense yeridir. Mimar
Sinan Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünde eğitim gördüğüm
yıllarda bize verilen derslerde Mısır Uygarlıklarında, Yunan uygarlıklarında bu
tür ilişkilerin yaygın olduğu anlatılmıştı.
***
Örneğin Zeus’un oğlu ışık tanrısı Apollon bunlardan biridir.
Apollon ışık ülkesi Likya’da Antalya’nın Patara antik kentinde doğduğuna
inanılan erkek sevgilileriyle yaşadığı aşklarla da bilinen biriydi. Öte yandan Antalya’nın kurucusu olduğu kabul
edilen Bergama Kralı 2’inci Attalos’un Kalekapısı’na heykeli dikildiği 2004
yılında “ Antalya’da eşcinsel birinin heykelini istemiyoruz” denilerek eylemler
yapıldığı da daha dün gibi ortada duruyor.
***
Nitekim dönemin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul,
''İddialar bağnazlıktır, aymazlıktır ve sığ düşüncenin eseridir'' diye açıklama
yapmıştı. Tartışmalara neden olan o heykelin önünde bugün Antalya’ya gelen
turistler, hatıra olarak fotoğraflar çektiriyor.