“ANTALYA’YI KAYBETTİK” DİYE ZAYİ İLANI VERELİM!

Günlerdir beklenen yağışlar nihayet bir geldi pir geldi. Hem de öyle bir geldi ki fırtına ile birlikte. Estikçe esti, yağdıkça yağdı. İçim daraldı, derin düşünceye saldı yağmurun sesi. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ‘Yaşadığım Gibi’ adlı kitabında, “Coğrafya kaderdir” diyor ya. Hakikaten coğrafya bir insanın hayatında kader gibi. Nerede olacağın belli değil.

Kimisi o coğrafyada doğup büyüyor, ölüyor. Kimisi ise o coğrafyaya sonradan intikal edip yaşamanın yoluna bakıyor. Öyle veya böyle sonuçta kader bir yere sürüklüyor insanı. Ben bu şehrin içine doğmadım. Lakin bu şehir benim içime, yüreğime doğdu. Kaderin sürükleyip getirdiği ANA YURDUMU çalışmaya, hayatımı idame ettirmeye değer buldum.

Öyle ki kiminin tatil, kimin de aşk kaçamağı yaşamak için geldiği ANTALYA, benim yaşamam biçimim oldu, içimi ısıttı. Bu nedenle 30 yılımı geçirdim bu müstesna şehirde. Yani doğma-büyüme ANTALYALI olanlar gibi tarihini değil ama 30 yıllık geçmişini iyi biliyorum DÜNYA ŞEHRİNİN. Yörük kültürü ile yoğrulmuş güzel insanlarını.

Yazları TURİZM ile yatıp kalkan, 1 milyon turist rakamlarını görünce havalimanında konfetili karşılamaların yapıldığı bir şehirdi. Esnafı içten ve dürüsttü. Komşunun komşuya el uzattığı, sahilinde obaların sıcaklığının yaşandığı bir Anadolu şehri görünümündeki DÜNYA ŞEHRİYDİ ANTALYA! Demokrasinin beşiği gösterilirdi.

En ücra mahallesindeki fakirinden, Konyaaltı’ndaki en zenginine, yöneticisinden başkanına, bürokratından milletvekiline herkes birbirini tanırdı. “ABİLERİN GÜLÜ” hitap şekliydi en içten duyguyla. Mütevazilik desen var, dürüstlük desen atadan gelen bir meziyet, milliyetçi ruha sahip inançlı YÖRÜKLERLE doluydu benim ANA YURDUM. Yıllar yılları kovaladı fotoğraf değişti.

Eskiden zengin çocuğu ile fakir aynı okulda okurken bu iş tersine döndü. Önce okullar sonra mahalleler ayrıldı. Sonra bu şehri yönetenlerin, ticaret yapanların profilleri değişti. Giyim kuşamlarla birlikte yaşam tarzı da değişti bizim YÖRÜKLERİN. Nedeni şehrin demografik yapısının değişime uğraması olarak gösterildi. Önce şehirlerle sonra dünya ile entegre olduk.

Ayşeler, Fatmalar, Nergizler kabuğuna çekildi, yerlerini ithal gelinler aldı. Olgalar, Marialar, Claralar bunların yerine geçti. Yerleşik yabancı komşularımız arttı, mahalle ve komşu kültürü erozyona uğradı.  Bir dönem suç örgütleri ile anılır olduk. Sonra bunların yerini uluslararası örgütler aldı. Bunlar gitti yerini dolandırıcılar aldı. Antalya’mızın adı bir dönem bunlarla anıldı.

Devletin el atması ile bunlardan kurtuldu bu şehir amma bu kez de RANTÇILARIN mekanı oldu. “Taşı toprağı altın” denen İSTANBUL’u bile solladı cennet şehrimiz. Bir çok güzelliğimizi kaybettik, kalanları da kaybetmek üzereyiz. İyilik sever insanlarımızı küstürdük, elini taşın altına koyanları hunharca hırpalamayı tercih ettik.

Neredeyse ZAYİ ilanı verip eski özelliklerimizi arar hale geldik. Bulduk mu bulamadık mı o ayrı bir konu. Sosyal yaşam biçimlerimiz değişime uğradı. Zenginler villaya, YÖRÜKLER kendini YAYLAYA hapsetti. Herkes birbirinden kaçar oldu. Çünkü YÖRÜKLER diyarında AT İZİ İT İZİNE KARIŞTI.

Doğayı ve hayatın tüm güzelliklerinin doyasıya yaşandığı ANTALYA’DA dün herkes mutluyken, bugün bir çok kişi mutsuz. Herkes bir önceki yıl ki ANTALYA’YI arar hale geldi. Lakin ANTALYAYI ve ANTALYA SICAKLIĞINI kaybettik be dostlar. Hiçbir şey geri getirilemeyeceği için artık he şey HÜKÜMSÜZ hale geldi.

Ama yine de Atatürk’ün dediği, “HİÇ ŞÜPHESİZ Kİ ANTALYA, DÜNYANIN EN GÜZEL YERİDİR” diyelim ve ANTALYA’YA sahip çıkalım. Yoksa ZAYİ ilanı bile işe yaramayacak.

BURADA DA YAPILMALI!

Biz gazetecilerin en büyük derdi TAKLİT. Hele hele bir de SAHTECİLİK yok mu? Dün demiştim ya “Yapan bir pişman yapamayan bin bir pişman” diye. Hakikaten öyle. Bizim mahallede eline fotoğraf çekebilen telefonu alan GASTECİ kesildi mübarek. Kiminin cebinde SAHTE BASIN KARTI, kiminin ise aracında SAHTE BASIN PLAKASI!

Geçenlerde Konya Emniyet Müdürlüğü SAHTE BASIN PLAKALI bir aracı durdurarak kontrol yapmış ve plakanın sahte, araç içindekilerinde GASTECİ olmadığını tespit etmişlerdi. Önceki gün yani 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nden Meram ilçesinde benzer bir kontrol yapılıyor. Araç içindeki Zahid Y. ve Mehmet K.’nın GASTECİ olmadığı belirleniyor.

Yapılan detaylı incelemede ise aracın camına takılan BASIN PLAKASI’NIN ise sahte olduğu belirleniyor. Amaçlarının ise trafikte ayrıcalık ve öncelik sağlamak olduğu ortaya çıkıyor. Sonuçta daha önceki operasyonda olduğu bu şahıslarda ‘Resmi Belgede Sahtecilik’ suçlamasıyla adliye sevk edilmişler. Bakalım yargı nasıl bir karar verecek.

Ancak bu operasyonların ANTALYA’DA da yapılması şart. Çünkü onlarca araçta SAHTE BASIN PLAKASI mevcut. Hem de turizmciden tutunda en baba işadamına kadar! Umarım Antalya Emniyet Müdürlüğü de Konya’daki çalışmayı örnek alır ve AT HIRSIZLARI’NI pardon SAHTE GAZETECİLERİ bir bir toplumdan temizler.

Çünkü meslek kuruluşlarının yetkisi olmadığı için yapamadığını inşallah polis yapar.