Antalya’da 11. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi
Antalya’da 40. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 11. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi gerçekleştirildi. Gastroenteroloji biliminin en temel konuları, en yeni teknolojilerinin Türk ve yabancı bilim insanları tarafından sunulduğu programa ilgi yoğun oldu.
40. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 11. Ulusal
Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi 21-26 Kasım 2023 tarihleri arasında Antalya
Belek’teki bir otelde gerçekleştirildi. Sindirim sistemiyle ilgili güncel ve
ilgi çekici konu başlıklarını kapsayan zengin bilimsel programda;
gastroenteroloji biliminin en temel konuları, en yeni teknolojileri birbirinden
değerli Türk ve yabancı bilim insanları tarafından sunuldu.
Kongrenin basın toplantısında Türk Gastroenteroloji Derneği
(TGD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk, güzel bir kongre
gerçekleştirdiklerini ve bin 500’ü aşkın katılımcıyla kongrenin rekor kırdığına
vurgu yaptı.
“İLERİ ENDOSKOPİK
CİHAZLARLA ÇOK ERKEN TEŞHİS KOYMA VE HASTANIN HAYATINI KURTARMA ŞANSINA
SAHİBİZ”
Konuşmasında ileri endoskopik cihazlara değinen Prof. Dr.
Cindoruk, daha önce kullanılan cihazlarla gelişmiş cihazlar arasındaki farkı
‘araba farları’ benzetmesiyle anlattı. Cindoruk, şunları söyledi: “Bizim
sıradan önceden kullandığımız cihazlar, bir arabanın farlarını yakınca organı
gösteriyordu. Bu cihazlar ise projektörü de yakıyor. Projektörü yakınca erken
kanserleri, erken doku kaybını, iyi ya da kötü huylu tümör olup olmadığı
yönünde tanı koyma şansına sahip oluyorsun. Örneğin, pankreas modelinde endoskopik
ultrason kullanıyoruz. MR veya CT’nin kaçırdığı bazı lezyonlarda endoskopik
ultrasonografiyle çok erken bir tanı koyma şansına sahibiz. 1 CM’den daha küçük
lezyonları görerek, onların kanser olup olmadığına karar vererek erkenden en
çok korktuğumuz pankreas kanserinde dahi ameliyat kararı verilir ve hastanın
hayatını kurtarmış oluruz. Bu çok önemli bir şey, çünkü bizim amacımız ve
varoluşumuz hastanın hayatına dokunmak.”
FONKSİYONEL
GASTROİNTESTİNAL (GIS) HASTALIKLAR
40. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Fonksiyonel
gastrointestinal (GIS) hastalıkları hakkında bilgiler paylaştı. Roma IV
çalışmasının sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Fonksiyonel
hastalıkların tanısını koyarken hastanın yakınmalarını göz önüne aldıklarını
aktaran Bor, bu hastalıkların İBS, kabızlık, ishal, şişkinlik ve gerginlik
olduğunu söyledi.
Roma IV grubunun yaptığı çalışmayı paylaşan Bor, 33 ülke, 6
kıtadan 7 bin 6 erişkinle internet ve yüz yüze tarama gerçekleştirildiğini, 22
Fonksiyonel GİS Hastalığından en az birinin kriterlerine uyan kişi oranının
yüzde 40 çıktığını aktardı. Bor, oranların kendilerini dahi hayretler içerisinde
bıraktığını ifade etti.
BEYİN-BARSAK AKSI
Bağırsak mikrobiyotası ve probiyotikler hakkında konuşan 36.
UGH Kurs Koordinatörü Prof. Dr. Tarkan Karakan, beyin ve bağırsaklar arasında
bir bağlantı olduğuna işaret etti. Son yıllarda kanser ve mikrobiyota
ilişkisinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Karakan, “ Barsak mikrobiyotamız
ile bağışıklık sistemimizin bu yakın ilişkisi nedeniyle birçok hastalık ile
bağlantı kurulmuştur. Barsak mikrobiyotasındaki bozukluklar birçok hastalıkla
yakından ilişkilidir. Bu hastalıklar arasında allerik hastalıklar, çölyak
hastalığı, Tip1 ve 2 Diyabetes Mellitus, Obezite, Metabolik sendrom,
inflamatuvar barsak hastalığı, irritabl barsak sendromu, otizm, depresyon,
ruhsal bozukluklar, romatoid artrit gibi otoimmün hastalıklar sayılabilir. Son
yıllarda en önemli ölüm nedenlerinin başında gelen kanser ve kalp hastalıkları
ile barsak mikrobiyotası arasında çok ciddi ilişki bulunmuştur. Özellikle kolon
kanserinde kanserojen bir bakteri yapısının hakim olduğu gösterilmiştir” dedi.
“ÇOK SU İÇİNCE
KABIZLIKTAN KURTULAMAZSINIZ”
Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr.
Ayhan Hilmi Çekin de, kabızlıkla ilgili ilginç bilgiler paylaştı. Tüm dünyada
yaygın olarak rastlanan bir semptom olduğunu yetişkinlerde yüzde 15, yaşlı
popülasyonda da 1/3 oranında görüldüğünü belirten Çekin, bu durumun kadınlarda
erkeklere oranla daha sık yaşandığını söyledi.
Fonksiyonel hastalıklar gurubunda kabızlık sebeplerinden
bahseden Çekin, yaşam tarzı değişikliği, hızlı ve stresli yaşam, beslenme
alışkanlığı değişikliği, hareketsizlik, bilinçsiz beslenme olduğunu söyledi.
Çekin, bilinenin aksine çok ya da az su içmenin kabızlıkta bir etki
göstermediğine vurgu yaparak, “Çok su içmek ya da az su içmek kabızlık
yapmıyor. Çok su içtiğiniz zaman kabızlıktan kurtulamıyorsunuz. Su idrar
yoluyla vücuttan atılır. Vücudun ihtiyacını karşılayacak miktarda sıvı almak
lazım ama su ile kabızlık ilişkisi bununla ilgili değil. Kabızlığı sınıflayacak
olursak eğer hasta kabızlıkla birlikte karın ağrı hissediyorsa spastik kolon
irritabl barsak sendromuna (İBS) giriyor. Bunun dışında da fonksiyonel
hastalıklar gurubuna giriyor” açıklamasına yer verdi.
“PANKREAS ENZİM
YETMEZLİĞİ DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN DAHA SIK GÖRÜLÜYOR”
Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Müjde
Soytürk ise pankreas enzim yetmezliği hakkındaki tecrübelerini paylaştı.
Soytürk, şunları söyledi:
“Karnı ağrayan şişen, ishal olan bir çok insan var toplumda
ve değişik çareler arıyorlar. Bunların bir kısmında pancreas enzim yetmezliği
olduğunu söyleyebilirim. Pankreas hem şeker metabolizmasını düzenleyen insülin
gibi hormonları hem de karbonhidrat, protein ve yağların sindiriminde rol
oynayan enzimleri salgılar. Pankreas Enzim Yetmezliği (PEY), pankreastan
salgılanan sindirim enzimlerinin yetersizliği ile karakterize, besinlerin
sindirilememesiyle sonuçlanan bir durumdur. PEY, bu enzimlerin
sentezlenememesi, salgılanamaması, aktive olamaması ve/veya enzimlerin on iki
parmak bağırsağında besinle karşılaşmaması nedeniyle ortaya çıkabilir.
Toplumdaki gerçek PEY sıklığını tam olarak bilmiyoruz ama yaşın ilerlemesiyle
arttığını biliyoruz. 80 yaşına gelindiğinde her 10 kişiden birinde PEY bulunduğu
bildirilmektedir. Erişkinlerde PEY’nin en sık görülen nedeni kronik pankreas
iltihabıdır. Hastalığın şiddetine göre sıklığı artar ve yüzde 85’e ulaşabilir.
Kronik pankreas iltihabının ise en sık nedeni alkol kullanımıdır. Son yıllarda
Diyabet hastalarında da PEY’in sık görüldüğüne dair artan kanıtlar gelmektedir.
Bazı pankreas ve obezite ameliyatlarından sonra, akut pankreas iltihabını
takiben ve pankreas kanserinde de PEY gelişebilmektedir. Besinlerin yeterli
sindirilememesi nedeniyle PEY bulunan hastalarda karın ağrısı, şişkinlik, aşırı
gaz, kilo kaybı, ishal ve yağlı dışkılama gibi yakınmalar görülebilmektedir. Bu
hastalarda dışkı kötü kokulu, soluk ya da sarı renkli olabilir. Yağlı dışkı su
üzerinde kalabilir, tuvalete yapışabilir ve temizlemesi zor olabilir. Sindirim
yetersizliği nedeniyle bu hastalarda A, D, E, K gibi vitaminlerin yanı sıra
çinko, magnezyum ve B12 vitamin düzeylerinde düşüklükler oluşabilir. Özellikle
D vitamini eksikliği nedeniyle kemik erimesi gerçekleşebilir. PEY’in bir önemli
sonucu da hastaların yaşam kalitesinin önemli ölçüde azalmasıdır. PEY tanısında
en değerli testler direkt pankreas fonksiyon testleridir. Ancak, bunların
ulaşılabilirliği azdır ve uygulaması zordur, bu nedenle günlük pratikte
kullanılmamaktadırlar. Şüphelenilen hastalarda ultrason, bilgisayarlı
tomografi, manyetik rezonans, endoskopik ultrason gibi bazı görüntüleme
yöntemleri tanıda faydalıdır. Dışkıda yağ tayini ya da fekal elastaz adı
verilen bir test ile tanı koyulabilir. Bu testlere ulaşılamayan ve PEY
şüphesinin kuvvetli olduğu durumlarda hastaya pankreas enzim tedavisi başlanıp
hastanın bu tedaviye verdiği yanıt değerlendirilerek tedaviden tanıya
gidilebilir. PEY’in tedavisi pankreas enzimlerinin yerine konmasıdır. Basitçe
her öğünde gıdayla birlikte alınacak ilaçlarla sindirim yetmezliği
önlenebilmekte ve şikayetler giderilebilmektedir.”
Son olarak Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz da, Türk Gastroenteroloji Derneği’nin tüzüğünde yer alan en önemli amaçları arasında sindirim sistemi hastalıklarını incelemek, araştırmak, ulusal ve uluslarası alanda gastroenteroloji dernekleri ile işbirliği yapmak ve çalışmalar yürütmek, toplum sağlığını ilgilendiren konularda araştırmaları yürütmek, halkı aydınlatmak olduğunu söyledi.
İHA