ANTALYA’DA SIRADIŞI BİR BELEDİYE BAŞKANI

Bir dönem Turgut Özakman’ın, ‘ŞU ÇILGIN TÜRKLER’ kitabı bende dahil milyonların beğenisini kazanmıştı. Hatta herkesin içindeki ÇILGIN TÜRK duygusu biranda alevlenmişti. Zaman zaman o kitabı elimi alır ve okurum, ÇILGIN TÜRKLERİ gözümde beynimde canlandırırım. Bazen de “Acaba hala böyleleri var mı” diye de düşünürüm.

Toplumun tamamına baksak nice çılgınlar vardır kendi mesleki alanlarında öyle değil mi? Ama ben çok uzağa gitmeden çevreme baktım ve hemen o ÇILGIN TÜRK’ü buldum.Çok meraklandırmayım bana göre benim ÇILGIN TÜRK’ÜM Korkuteli Belediye Başkanı Ömer Niyazi İşlek. Öyle böyle değil. Ne hazına yetişebiliyorsunuz ne de yaptığı işlere.

İster inanın ister inanmayın İşlek’in ÇILGIN TÜRK olduğuna ama şuna inanın SIRADIŞI BİR BELEDİYE BAŞKANI olduğuna. Çünkü onun yaptığını bugüne kadar kimse yapamadı! Neyi mi yapamadı? Kayırmacılığı, adam kollamayı yani TORPİL yapmayı. Zaten düz ve dosdoğru adamların beceremediği yegane iş sanırım TORPİL. İşte Başkan İşlek bu konuda da örnek olacak bir işe imza attı.

Efendim, Korkuteli’nde yeni bir Çocuk Merkezi açılacak. Bunun Başkan Ömer Niyazi İşler 29 personel alımı için bir ilan ve duyuru hazırlatmış. Tane tane aranan nitelikleri yazdırmış. Buraya kadar her şey normal. Sonra alt kısma şöyle bir not düşmüş Başkan Ömer İşlek; “Belediyemiz bünyesinde 1. Derece akrabası olanlar değerlendirme dışında tutulacaktır.”

Yani diyor ki, “Ben TORPİLLE kimseyi almam, bana da bu konuda gelmeyin kardeşim” demiş. Evet sevgili Antalyalılar. Bugüne kadar hangi belediye başkanının ilanını gördünüz? Ben söyleyeyim. 30 yılı aşkındır bu şehirde gazetecilik yapıyorum ve böyle bir ÇILGINLIĞI ilk kez görüyorum. Çünkü bir çok başkan içinden söyleyip geçiştiriyordu bu meseleyi.

Şimdi anladınız mı niye benim ÇILGIN TÜRK dediğimi Başkan İşlek’e? İnanın böyle memlekete az gelir. Sadece bu mu İşlek’in SIRADIŞI açıklamaları. Yok canım. Ben bu satırları yazarken bir açıklama daha geldi Korkuteli Belediye Başkanı’ndan. Arasta Kentsel Dönüşüm Projesi için A.B. ve Y.B. isimli kişiler ‘kamu yararı gözetilmediği’ gerekçesi ile dava açmış.

Antalya Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne açılan davayı bizim ÇILGIN TÜRK İşlek sert bir dille, “Yeter artık, bu ilçenin yıllardır sırtında kambur olan kim varsa deşifre olacak” cümleleri ile.

Sosyal medyadan verip verişten Başkan İşlek’in, “BİR BİTMEDİNİZ. Maalesef ilçemizde DEĞİŞİM ve GELİŞİM KARŞITI ne kadar KABİLİYET YOKSUNU, kıskançlık krizi geçiren, YALAN MAKİNASI, siyaset fosili, KRİPTO siyaset uzmanı, siyaset TEFECİSİ ve artık halkın gözünde itibarı 5 para etmeyen, idrak yolları enfeksiyonu geçiren, 3,5 yıldır erkek gibi karşıma çıkamayan, masa arkalarında siyaset dizaynı yapan, ne kadar aklı evvel varsa kandırıp MAŞA olarak kullanan siyasiler yine birini TETİKÇİ yapmış…..” ifadeleri her adamın yapabileceği bir açıklama değil.

İşlek, “…..Son kez söylüyorum siz bizi engelleyemezsiniz” sözleri ile de sert açıklamasına nokta koymuş. İşte ilk bölüm ve ikinci bölümü okudunuz. Var mı böyle bir Başkan? Ben göremedim böylesini. Hakikaten Turgut Özakman’ın ‘ŞU ÇILGIN TÜRKLER’ kitabı yeniden yazılmaya kalkılsa inanın Korkuteli Belediye Başkanı Ömer Niyazi İşlek’e mutlaka yer verildi diye düşünüyorum.

Haksız mıyım yani?

KÜSTÜM OYNAMIYORUM

Bizim ülkemizde ne kadar acayip gariplik varsa iki katı Antalya’da yaşanıyor. Bir birinden ilginç, kitaplara ve filmlere konu olabilecek hikayeler barındırıyor içinde. Bir çoğumuz gün içerisinde ya trafikte araç kullanırız ya da toplu taşıma ile gideceğimiz yere seyahat ederiz. Aslında gerçek yaşam bu toplu taşıma araçlarının içinde olur.

Ben yöneticilik yaparken muhabir arkadaşlara hep, “Aman gidip geleceğiniz yere otobüs-dolmuşla gidip gelip, çay bahçeyi ve kıraathanelerde oturun. Yaşam buralarda” diye tavsiyede bulunurdum. Çünkü en iyi hikaye ve haberler buralardan çıkarda. Benim tezimi doğrulayan bir olay patlak verdi. Halk otobüsü şoförü ile yolcular arasındaki tartışmada enteresan gelişme yaşandı.

Lara-Varsak seferini yapan 07 AU 0097 plakalı aracın sürücüsü Raci Altunay, yolculara KÜSEREK otobüsü terk etti. Hem de içinde yolcuları bırakıp giderek! Mesele ise ön kapıdan inip-binme tartışması. Bir gencin şoföre tehditvari konuşması.

Şoför ise, “Vay sen bana nasıl böyle dersin” diyerek kontak kapatıp aracı terk ediyor. Otobüs durakta, yolcular içinde. Benim kızımda o otobüsün içinde çaresiz bekliyor. Neyse şoför zar zor ikna ediliyor ve direksiyona geçiyor. “Bir dokun bin ah işit” misali adamcağız.

Haksızda değil ama. Binlerce kişinin kahrını çekmek, onlara cevap vermek, dur kalk, indimi bindimi kontrol etmek vs. vs. Sinirler geriliyor tabi ki. Sonra KÜSTÜM OYNAMIYORUM. Aslında hepimiz insanız. Birbirimize karşı biraz saygılı olsak, karşımızdakinin ne olduğu değil de İNSAN OLDUĞUNU unutmasak sorun kalmayacak.