ANTALYA’DA KALDIRIM İŞGALLERİ BIKTIRIYOR

Dünya kenti olmakla övündüğümüz Antalya’da yürüyecek kaldırım kalmaması ne kadar acı değil mi? Bu mudur dünya kenti olmak? Necip Fazıl Kısakürek, ‘Kaldırımlar’ şiirinin bir bölümünde, kaldırımlar için bakın neler diyor;

Kaldırımlar, çilekeş insanların annesi,

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir insandır.

Kaldırımın halinden, kaldırımda yürüyenler ve kaldırımda yaşayanlar anlayanlarmış. Hepimiz bu kentte kaldırımda yürüyebiliyor muyuz yürüyemiyor muyuz? Önce buna bir bakmak lazım.

Şimdi, ortalama 2-3 yılda bir taşını değiştirdiğimiz, seyrine doyamadığımız, ancak yürümeye imkan bulamadığımız kaldırımlar var Antalya’mızda. Nedenine gelince. Kaldırımlarımız işgal altında. Kaldırımda yaya olmak, en işlek caddede yürümekten hatta otomobil kullanmaktan daha zor.

Kaldırımlar, para kazanma hırsıyla dükkanını caddeye kadar genişletmekten çekinmeyen fütursuz esnaflarla doldu taştı. 25 metrekarelik dükkanlar oldu 75 metrekare. Ne bir zabıta müdahalesi var ne de başka bir kurumun.

Biz Büyük bir şehirde mi, yaşıyoruz? Galiba öyle! Kim bilir, belki de yaşadığımızı sanıyoruz. Oysaki Antalya’nın birçok noktasında bırakın yürümeyi adım atacak kaldırım yok.

ARABADAN İNİP YÜRÜYÜN

Bu kaldırım işgali konusunda büyük sorumluluk belediyelerde. Yani yaptırım gücü elinde olanlarda Zabıta Müdürlüklerinde. Kaldırım işgali suç mu? Sanırız suç ama seç değil gibi davranılıyor. Çünkü, işgal her geçen gün büyümeye devam ediyor. Yakında, ortada kaldırım namına bir şey kalmayacak gibi.

Ya görevini yapmıyor bu zabıtalar ya da güçleri işgalcilere yetmiyor. Zabıta kardeşlerimiz, esnafların ölçü ve tartı aletleri kontrol eder, ruhsatlara bakar, temizlik ve hijyen konularını inceler. Amma velakin kaldırım işgallerine nedense, bakan kimse olmaz.

Aklıma deli sorular geliyor. Ya birileri birilerini koruyor ya da belediye başkanları “Şu, şu caddelere dokunmayın, falanca caddeyi sözlü ikaz edin” talimatı verip geçiştiriyor. Kaldırımları tertemiz görmek istiyorum diyen var mı, yok mu? Bu müsamahaya kim ya da kimler arka çıkıyor, öğrenmek istediğimiz bu.

Hadi anladık pandemi var diye kimse kimseye dokunmuyor. Peki bu şehirde yaşayan ve kaldırımda yürüyemeyenin hakkını kim koruyacak? Esnaflar, malları içeride iyi görünmüyor, bizde insaniyet namına onlara yardımcı oluyoruz mu, diyor musunuz?

Şu esnaf, falanca üyenin kardeşi, bu esnaf filancanın akrabası, karşıdaki esnaf bilmem kimin yakını, onun sağındaki parti üyesinin amcası, hemen onun yanındaki İlçe Başkanının dayısının oğlu, gibi yaklaşımlarınız mı var?

Yahu, sayın başkanlar! Artık tam manasıyla anladık ki, bu kaldırım dediğiniz hizmet, biz yayalar için değil. Bir gün arabanıza binmeyin, bizim geçtiğimiz kaldırımlardan yaya olarak bir yürüyün. Kaldırımlar bir belediye başkanı görsün! Görsün ki, bir şeyler düzelsin!

Belki, o kaldırımlarda Necip Fazıl’ın dediği gibi kırılanları, kıvrananları, kaldırımların üzerinde yürümeye çalışan insanları görürsünüz.

İMAM HATİPLİLERİN BAŞARISI

Heyecanla beklenen ve önceki gün açıklanan YKS Yerleştirme Sonuçları bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Özellikle devlet okullarının başarısını bir kez daha gündeme getirdi.

Dün sosyal medyada Hayme Ana Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Kepez Mahmut Celal Ökten Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin YKS Yerleştirme sonuçları listesi gözüme çarptı.

Şöyle iki listeyi de yukarıdan aşağıya doğru inceledim. İnanın nutkum tutuldu. Onlarca öğrenci tıp, diş hekimliği, hukuk, mimarlık ve mühendislik bölümlerini kazanmış.

Hani o bir dönem sadece adı “İmam Hatip’ olduğu için o okullara gittikleri için dışlanan öğrenciler büyük bir başarıya imza atmış. Demek ki gittiğiniz okulun adı ne olursa olsun önce iyi bir öğrenci ve insan olmanız gerekiyormuş.

İşte bu minvalde sadece bu iki okulun öğrencilerinin başarısını ele alacak olursak diğer devlet okullarında da başarı oranı hayli yüksek görünüyor. Peki özel okullar ne alemde?

Vallahi onları çok iyi bilmiyorum ama çok başarılı olsalardı bilboardlarda boy boy afişlerle şehri süslerlerdi. Yetmez gazetelerde sayfa sayfa reklamlar verirlerdi. Demek ki yok!

Bu pandemi şartlarında devlet okullarının ve imam hatiplilerin bu tür başarılar asla küçümsenmemeli. Ayakta alkışlanmalı.