ANOREKSİYA NEVROZA
Kelime anlamı “sinirsel iştah kaybı” olarak bilinen Anoreksiya Nervoza, “beden üzerinde disiplin sağlayarak kişiler arası ilişkilerde ve kendilik algısında kontrol duygusu elde etmek ve bu etkisizlik duygusunu ortadan kaldırmak için kişinin kendi geliştirdiği tedavi yöntemi” olarak tanımlanmıştır (Elliot, 1998).
Çoğunlukla ergenlerde ve genç erişkin bireylerde yayın
olarak görülmekte, kızlarda erkeklere oranla 20 kat daha fazla rastlanmaktadır.
Sürecin başlangıcında iştah kontrol altına alınabilirken, ilerleyen süreçlerde
iştahın tamamen kaybolduğu ve bedenin hastalık derecesinde zayıfladığı
gözlenmektedir. En belirgin özelliği bireyin kilo almaktan duyduğu aşırı korku
duygusudur. Kişi kendi bedeninin çok iri olduğunu düşünerek ve ileri derecede
zayıf olduğunda bile kilo vermeye çalışır.
***
Anoreksiya Nevrozada süreç şöyle gelişmektedir; birey
başlangıçta diyet yapmaya başlar ve bu dönemde kilo almaktan korkan herhangi
bir ergenden pek bir farkı yoktur. Önce diyetinden tatlılar, hamur işleri gibi
yüksek kalorili besinleri çıkarır. Sonra yediği her besin için kalori hesabı
yapmaya başlar. Bu davranışlarındaki aşırılık başkaları tarafından fark
edilinceye kadar hastalık ilerler. Kilo verdikçe zayıf olma fikri bir obsesyona
dönüşür. Birey kalori kısıtlayarak yaptığı diyete ek olarak diüretik ve
laksatif türü ilaçlar kullanmaya başlar. Bu davranışlara ek olarak benlik
saygısının düşük olması, katı bir ‘ya hep ya hiç’ tarzı düşünce şekli,
uykusuzluk, duygu durum değişiklikleri, sinirlilik, içe çekilme, karşı cinsle
iletişim kuramama da görülebilir (Steinhausen,2004)
***
Yemek yememek için, başkalarının yanında yemek yemekten
kaçınma, yemek yememek için farklı bahaneler kullanma, herhangi bir hastalık
belirtisi olmamasına karşın ciddi kilo kaybı, sürekli tartılmak, bol kıyafetler
giyerek zayıflığını saklamak, asla yeterince ince olduğuna inanmamak, kilo ile
ilgili sürekli endişeli olmak ve sürekli kalori hesaplaması yapmak, yemekten
sonra yediklerini kusmak, ağır egzersizler yapmak diğer belirtileri arasında
sıralanabilir.
***
Anoreksiya Nevroza’nın nedenleri hakkında net bir bilgi
bulunmamakla birlikte, ergenlik döneminde meydana gelen değişimlere bireyin
uyum sağlamakta yaşadığı güçlüğün önemli bir zemin hazırladığı söylenmektedir.
Çevresel, psikolojik ve biyolojik faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya
çıkan ve süreç içinde ilerleyen hastalığın tedavi edilmediği durumlarda hayati
bir tehlike içerdiği bilinmektedir.
***
Psikolojik nedenler arasında, bebeklik ve çocukluk
dönemindeki yanlış beslenme davranışları ilerleyen dönemlerde anoreksiya
gelişimi için risk yaratabilmektedir. Utangaç, depresif, kendini ifade becerisi
düşük olan, obsesif kompulsif kişilik özelliğine sahip olan bireylerde daha sık
görüldüğü gözlenmektedir. Ebeveyn-çocuk arasındaki duygusal bağ zayıf olması ve
çatışmanın yüksek olması durumunda ya da geçmişte cinsel istismar yaşantıları
olan bireylerde görülme riski yüksektir.
***
Tedavide amaç yalnız kilo alımı üzerine odaklanılmamakta,
bireyin kilo alımını sağladıktan sonra psikoterapi süreci devam
ettirilmektedir. Bireysek terapiye ek olarak, aile terapisinin de tedavi
sürecine önemli katkı sağladığı görülmektedir. Terapide amaç bireyin kendi iç
kaynaklarını keşfedip, düşünce, yargılama ve duygulanım becerilerini kullanarak
kendini kontrol edebilme becerisinin geliştirmesidir (Herzog,1988).
***
Aile terapisinde aile bireyleri arasındaki sınırlar
netleştirilerek, aile içindeki güç ilişkileri ele alınarak, terapist bireyin
zorluklarının nasıl bir başkaldırı anlamı taşıdığını ortaya koymaya çalışır.
Vücut ağırlığı normalin yüzde 30 ve altına düştüğü durumlarda hastaneye
yatırılarak tedavi edilmelidir.
KUTU
Kaynaklar: Elliot, J.Children in Difficulty: A Guide to
Undersatnding & Helping. Florence, USA: Routledge 1998. Herzog DB. Eating
Disorders. The New Harvard Guide to Psychiatry ed: Nicholi AM, 1988; 434-45 Steinhausen
HC. Anorexia and bulimia nervosa. Child and adolescent psychiatry, 4. basım.
Editörler: M. Rutter, E. Taylor 2004; 555-70.