ANNELİK DUYGUSU

Bebeğimi kucağıma aldığımda ilk hissettiğim şey; Eyvah! Bu benim bebeğim mi, nasıl bakarım? Ya bakamazsam, ya yetemezsem, ya koruyamazsam? olmuştu… Bir insanı korumak, korumaya çalışmak ne büyük sorumluluk ne büyük görev değil mi?

Kendinden çok onu düşünmek, canı yanınca canının yanması ve hayat onu hiç incitmesin diye insanüstü bir yaşam mücadelesi… İşte anne olunca en çok hissettiğim duygular bunlardı. İnanılmaz korkuyla birlikte muazzam sevgi dünyası ve sadece kendi çocuğunuza hissetmiyorsunuz bu duyguları.

Anne olduktan sonra dünyadaki tüm çocukları koruyup sıkı sıkı sarmalamak, sevmek istiyorsunuz. “Yok ben böyle hissetmedim” diyenlerin annelik değil insanlık duygularını sorgularım… Elmalı’dan gelen haberle yandı içimiz; daha önce Kayseri’de bayram günü kaybolan çocuklarımızda yandığı gibi ülkenin dört bir tarafından gelen her taciz, istismar ve cinayet haberlerinde yandığı gibi…

Sosyal medya yıkılıyor, herkes her yerde bunu konuşuyor, içindeki tüm kızgınlığı kini ve nefreti kusuyor bu olay üzerinden ama kimse dönüp de ne olmuş burada diye araştırmıyor. Babaanne kahraman, anne pislik, leş ilan ediliyor peki tam tersi olmuşsa hiç düşündünüz mü?

Babaanne sırf kendi savaşı için çocukları kurban ettiyse annenin canını yakmak için kurguladıysa bütün bunları o zaman o anneye ne olacak? Çocuklarıyla vurulduğu hayatı neresinden tutup yoluna devam edecek?

Peki, 2 yıla yakın bir zaman önce olmuş olan bu olay ve mayısta görülmüş dava neden haziran sonunda gündem oldu, burada asıl yapılmak istenen ne idi? Hiç sorguluyor musunuz? Bir anne olarak şunu söyleyebilirim ki; sorgulamadan yargılamak çok kolay hatta en kolayı bu…

Oysaki biz anneyiz; yeri geldiğinde her olayı bir dedektif gibi ince ince araştırmalıyız, hele ki çocuklarımız söz konusu olduğunda… Ben bu davanın amacının insanları kullanarak sosyal medyada  gündem yaratmak ve halkı galeyana getirerek ayaklandırmak olduğunu düşünüyorum, tıpkı üniversite sınavına bir gün kala Katarlı öğrenciler sınavsız tıp okuyacak dedikleri gibi…

ŞİMDİ HERKES BANA DA KIZACAK BELKİ LİNÇ EDECEK AMA UMRUMDA DEĞİL

Ben bir anneyim; kimine göre iyi bir anne, kimine gör kötü bir anne olabilirim. Bu da umrumda değil kimin ne düşündüğü ile uğraşmayı bırakalı çok oldu sadece şunu biliyorum ki, en kötüsü annesiz olmaktır…

Sorgulamazsam araştırmazsam sırf birilerinin söylediklerine inanır ortalığı ayağa kaldırırsam nerede kaldı benim anneliğim, insanlığım ve tabii ki mesleğimin gerekliliği…

Ben bu davayı sonuna kadar takip edeceğim asla peşini de bırakmayacağım ama sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşım yapan, ortalığı ayağa kaldıran herkes hafta sonu planları yapamaya başladı bile. Dürüst olun kendinize, sadece vicdanınızı rahatlatıyorsunuz biliyorsunuz değil mi? Ben biliyorum çünkü…

Siz vicdan temizliği yaparken bir yerlerde çocuklar hala şiddete tacize ve istismara uğruyor, ilaç bulamadığı için ölüyor, gözünüzü kapatıyorsunuz…

Kendimden paye biçeyim sosyal medyaya aptal bir fotoğrafımı koyduğumda yüzlerce binlerce beğeni yağıyor, bir çocuğa bir anneye yardım çağrısında bulunduğumda kimsenin sesi çıkmıyor deve kuşu misali herkes kafasını gömüyor kuma bir kuruş bile yardım etmiyor sözüm meclisten dışarı genellemem içinde olanlar kendini biliyor…

Bu arada anneyi savunmuyorum yazdıklarımı çarpıtıp altında buzağı aramayın diye de açıklamasını yapayım hemen. Bir anne olarak “umarım çocuklar cinsel istismara uğramamıştır” diye dua ediyorum.

Bir çıkış arıyorum annelik iç güdüsüyle, gerçi çocuklar bu durumda da istismar edilmiş olacak ama en azından babaanne terörü olarak kalacak hafızalarında, diğer türlüsü sizler gibi benimde  yüreğimde yangınlar çıkartıyor…

1 Temmuz’da İstanbul sözleşmesinden çıkılıyor; onun içinde ortalığı ayağa kaldırdı bir kesim ama onu da kimse araştırmadı içeriğinde ne var ne yok kimse sorgulamadı. “Kadına şiddet ve aile içi şiddeti önleme sözleşmesi” dedi ve neden girmediğimizi kirli siyaset malzemesi yaptı ama kimse araştırmadı. Şimdi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına iki gün kala bu olay patladı ne tesadüf değil mi?

Lütfen araştırın, sorun, soruşturun en ince ayrıntısına kadar bakın olaylara lütfen, hepimiz bu ülkede yaşıyoruz hepimizin yüreği yanıyor her olayda, hepimiz güzel günlere uyanmak  ve insanca yaşamak istiyoruz…

Bu ülkenin hassas çizgileri vardır; vatanı, bayrağı gibi dili, dini gibi ve kadınları çocukları gibi… Her ne kadar tüm kirli siyaset ve pis işler bu döngüde dönse de yine de bizler değerlerimize sahip çıkmaya devam ettiğimiz taviz vermediğimiz sürece hiç bir güç bizi yıkamayacaktır…

İdam konusuna da değinmek istiyordum ama onu da bir dahaki yazıya bırakalım. “Karşı değilim” bunu bilin yeter şimdilik… İçimizdeki umudu, kimsenin yok etmesine de izin vermeyelim…

Dalay Lama diyor ki;

En karanlık günlerde bile umut buluyorum ve hep en parlak olana odaklanıyorum

Ben evreni yargılamıyorum…

Kalın sağlıcakla…