ANLAYANLAR VARSA BİZLERİ AYDINLATSIN

Peşin peşin şunu söyleyeyim: ‘Ben yazmıştım’ lakabı taktığımız rahmetli Abdullah Yalçın’ın şöhretine falan talip değilim. Ancak ben de onun gibi “Ben yazmıştım” demekten bıktım. Seçim atmosferine girer girmez 9 Ocak 2024’te ‘KIRGINLAR VE KÜSKÜNLER!’ diye bir yazı kaleme almıştım. Yazımda düne kadar yaşanılanları ve bugünden sonra yaşanacakları tek tek anlatmıştım.

Bugün sizlere siyaset dünyasından ilginç ve bir o kadar da ibretlik hikâyeler anlatacağım. Yine ilkesizlik ön planda olacak. Ama önce küskünler ve kırgınlara değineceğim. Kandırıldığı, ihanete uğradığı inancıyla, partisine, liderine, siyasete hatta kadere ve hayata küsen kitleler yine ortaya çıktı. Tıpkı 2023 Mayıs ayındaki seçimlerde olduğu gibi.

Ya başkan adayı olamadılar ya da meclis üyeliği listesine giremediler. Bunlar en bariz küsme ve kırılma gerekçesi. Hele hele kendini belediye meclis koltuklarında hayal ederken, yılbaşı sabahı amorti bile çıkmamış bileti parçalayan vatandaş gibi kala kalanlar!

Hala “Bana bir şey olmaz, bu parti, bu memleket kaybeder. Benim değerimi bilmediler” diyerek, kendini kandıranlar bile var. Her seçimde varlardı, bu kez de varlar. Kimi küçük isyanlarda, kimi çarşıyı karıştırma atağında, kimi de şoku atlatana kadar inzivada. Ancak her şeye karşın, siyasetin ‘tavandan tabana’ kim varsa, herkesin tek ayak üzerinde bin bir dolap çevirdiği bir ‘meslek’ olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Bu seçim de çok küskün üretecek gibi. Gençler, kadın adaylar, yöre adayları, dernek ve ‘kesim’ adayları, teşkilatlar ve örgütler, alt sıradaki aday, yolun başında yarış kaybetmiş aday adayı, hepsi küskün ve kırgın. Kimi liderine küskün, kimi de listede söz sahibi olan ağalara ve patronlara...

İhtişam, ihtiras, itham, ihtilaf, isyan, istismar, inkâr, inat, ihanet ve intikam hırsı bürümüş hepsinin gözlerini. Laf olsun diye aday olmuş, hayatında bir baltaya sap olamamış bir sürü insanın siyasette boy göstermesine tepki göstermek bu anlayışın dışında tutulmalıdır.

İnanın Antalya’da yaşanan siyasi gelişmelere baktığımız zaman tam ders alınacak ibretlik görüntülerle karşılaşıyoruz. Belki ileride bir kitaba konu olabilir, malzeme bol çünkü. Birkaç gündür ibretlik malzemeleri yazdım çizdim. Dün listeler İl Seçim Kurulu’na iletilmeden peş peşe yeni malzemeler geldi. En çok da CHP cenahından.


CHP'nin Antalya'daki önemli isimlerinden olan Soydan Çoban partisinden istifa ettiğini açıkladı. Üstelik noter kanalıyla ve Muhittin Böcek’i suçlayarak. Hem kırgın hem küskün. CHP Kepez İlçe eski Başkanı Servet Yıldız ile önceki dönem İl Yöneticisi Ayşegül Küçükkara’nın partilerinden istifa etmesi küskünler kervanına eklenen CHP’li sayısını artırdı.


CHP’den Konyaaltı Belediye Başkan Aday Adayı olan Hasan Hüseyin Ataşoğlu da DP’den Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak açıklandı. Bu isim bırakın küskünler kervanını tam RÜZGAR GÜLÜ (fırıldak) veya SİYASET PERVANELERİ listesine adını yazdırdı.

CHP Kepez Seçim Kurulu (SKM) Başkanı Canip Can da önceki akşam bu görevinden istifa ettiğini açıkladı. Ser verdi sır vermedi ama açıklamasından kırgın ve küskün olduğu açık ve net! Kepez Belediye Meclisi CHP Grup Sözcüsü Eren Kurt da partisinden istifa etmiş. CHP’nin birçok kademesinde görev yapmış ve Alevilerin temsilcisi olan Kurt’un rotası AK Parti olacakmış!


Konyaaltı Belediye Başkanlığı için tepeden inme, emrivaki bir şekilde Cem Kotan’ı aday gösteren Alevilere sanırım bu yetmemiş. Sayıyı mı az buldular yoksa başka bir sebep mi var bilemiyorum ama sert bir açıklama yapmışlar.

Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz, “Irkçılık yapan Muhittin Böcek’e oy vermeyeceğiz. Bu zihniyet ile yürüyecek yolumuz yoktur" diyerek yeni bir cephe açmış. Açıklamada, “En basit talebimiz yok sayılmıştır” ifadesi ile mezhep pazarlığını gün yüzüne çıkarmış aslında.

Beni ilgilendiren kimin ne yaptığı değil siyasette küskünler ve kırgınların ortaya çıkması ile birlikte millete bıkkınlık getiren İLKESİZLİK ve OMURGASIZLIK meselesidir. Artık siyasette RÜZGÂR GÜLLERİ ve SİYASET PERVANELERİ ayrı bir parti kursalar da hepimiz kurtulsak ne güzel olurdu değil mi?

-----------------------

KAÇMADI KAÇIRILDI!

Bu bölümün başlığı sizi yanıltmasın. Son birkaç gündür İYİ Parti Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Ayşen Kurt’un Fransa’ya kaçtığı yönünde asılsız haberler yer alıyor. En azından benim edindiğim bilgiler doğrultusunda.

Ben de Ayşen Hanım ile ilgili çok yazdım çizdim. Hakaret boyutuna varmadan eleştirisel yazılar yazdım. Ancak eleştirdim diye olmayan bir şeyi yazmak asla benim prensibim değil. Herkesin malumu eski İYİ Parti Manavgat İlçe Başkanı Hüseyin Ergen bir silahlı saldırıya uğradı. Bunun nedeni de kendisinin sosyal medyadan Ayşen Kurt ve aile efradına yaptığı hakaret dolu sosyal medya paylaşımı. Bu ifade tutanaklarında da mevcut.


Bu olayın soruşturması kapsamında gözaltına alınan isimler; tetikçiler, planlayıcı ve azmettiricinin ismini bülbül gibi şakımışlar. Azmettirici olarak ise Ayşen Hanımın turizmci eşi Yahya Kurt’un adını vermişler. Savcılığın tahkikatı sonucu olaya adı karışan 5 kişi ve Yahya Kurt tutuklandı. Olaya haber değeri katan ise yaralama değil, siyasetçi kimliği ile Ayşen Kurt’un isminin geçmesi olduğu aşikârdır. Bundan sonrası adaletin işidir.

Lakin birileri olayı bilip bilmeden, İstanbul’daki sırça köşklerinden yazarak ifadelerde bir kez adı geçen ve savcının ifadesine bile başvurma gereği duymayan Ayşen Kurt’un Fransa’ya kaçtığını iddia etmiş. Ben sordum soruşturdum. Kadıncağız otelinde üzgün ve ne yapacağını bilmez vaziyette çocuğunun, “Babam nerede?” sorularına cevap vermekle meşgulmüş.

Ortada bir ifade, yakalama kararı, yurt dışına çıkış yasağı yokken bir insan kaçmasa bile ancak medya aracılığı ile böyle yurt dışına kaçırılabilir. Ama mesele başka. O da başka bir yazıda!