Anayasa hareketleri (2)

Bir önceki hafta gerçekleştirilen girizgah sonrası ruh ve usul yönünden meseleyi tartışma gerekliliği ortaya çıkmıştır. Öncelikle tespitin temelini; yaklaşan yeni Anayasa sürecinin asli mi yoksa tali kurucu iktidar tarafından mı yapıldığının kavranması üzerinden kurmak gerekmektedir. Kamuoyunun bu konuda sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmesi ve yönetilmesi gerekliliği açıktır.

***

Ancak geçmişin dezavantajı bu süreçte aşılması gereken en önemli unsurlardan biri olacaktır. Çünkü 150 yıllık Türk Demokrasi Tarihi daima eskiyi kazıyarak bir şey oluşturma kültürüyle bugüne kadar gelmiştir. En basitinden dahi kamuoyunun belirli bir sulh içerisinde gerçekleşecek külli Anayasa değişikliğine karşı verebileceği olumlu veya olumsuz bir refleks bulunmamaktadır. Önümüzde yaşanması muhtemel sürecin ise yeni bir perspektifin doğuşuna sebebiyet vereceği ve bu refleksin tamamen yönlendirmeler üzerine kurulacağı ise açıktır.

***

Ancak unutulmaması şart olan şey ise mevcut ahvalin 1876, 1961, 1982 Anayasalarının kuruluşundaki veya 1924 Anayasasındaki gibi olmadığıdır. Ezcümle Türkiye ilk defa mevcut anayasayı ilga etmeden veya anayasasızlaştırmadan bir sürece doğru gitmektedir. Nedir peki bu kavramlar?

***

Anayasanın ilgası; mevcut anayasanın harfinden tutun en basit öbeğine ve cümlesine kadar tamamen yürürlükten kaldırılması ve artık herhangi bir hukuki değere haiz olmadığı anlamına gelmektedir. Neden gereklidir? Çünkü mevcut anayasa; ruhu ve mantığıyla artık işlememiş, lafzen rejim ve sistemi kilitlemiş ve kriz yaratmıştır. Onarım ile çözülmesi gereken bir tablo bulunmaması sonrası “bir daha böyle bir kriz yaşanmasın” isteğiyle yepyeni bir şey ortaya koyma refleksi çıkmıştır. Kriz yaratan unsurun mevcut anayasa olduğu tespitiyle öncelikle “anayasasızlaştırma” yoluna gidilmesi ise bundan gelmektedir. Anayasanın küllen ilgası sonrası oluşan boş temele yani rejimin Tabula Rasa’ya dönüşümüne ise bu tecrübeyle yaklaşılmaktadır. 1982, 1961 ve 1924 Anayasalarının kurulmadan önceki siyasi gelişimi kalburüstü dahi incelendiği takdirde genellikle bu yoldan gidildiğini tespit etmek çok da zor olmayacaktır.

***

Ancak şu an Anayasa’nın iteklediği mevcut büyük bir toplumsal kriz bulunmamaktadır. Bu durum ise 1982 Anayasası’nın maddeleriyle hareket edilmesi gerektiğini ve herhangi bir yekten ilga durumunun olmayacağını ifade etmektedir. Türk Demokrasi Tarihinde açıkçası “küllen değiştirme olarak” pek de kullanılmayan anayasa değiştirme usulü bize neyi işaret etmektedir?

***

Öncelikle Türkiye’de Anayasa değişikliği “teklif, karar ve onay” adı verilen üç temel aşamadan oluşmaktadır. Değişiklik için teklif verme yetkisi ise sadece milletvekillerine aittir. Meclis üye tam sayısının en az üçte biri, yani en az 200 milletvekili, tarafından yazı ile teklif edilebilir. Bu vaziyete Cumhurbaşkanı veya Bakanlar müdahil değildir.

***

Değişiklik teklifi Anayasa komisyonu tarafından incelenir ve görüşülmek üzere TBMM Genel Kuruluna gelir ve teklif iki defa görüşülür. İvedilikle görüşme yasağı sebebiyle birinci görüşmenin üzerinden iki gün geçmeden ikinci görüşme yapılamamaktadır. Birinci görüşmede teklifin tamamı görüşüldükten sonra teklifin maddelerine geçilip geçilmemesi oylanır.  Teklifin maddelerine geçilmesi oylandıktan sonra maddeler tek tek görüşülür ve maddeler tek tek oylanır. Kabul ise Meclisin üye tam sayısının üçte beşi çoğunluğunun yani 360 milletvekilinin gizli oyu ile mümkündür. Sağlandığı takdirde artık teklif kanunlaşmıştır. Kanunlaşan teklif Cumhurbaşkanına gider. 360 milletvekili ile kabul edilen teklif usulen mecburi referanduma gitme zorunluluğu taşır ancak 400 milletvekili yani üçte iki çoğunluğun sağlanması halinde durum ihtiyaridir ve Cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakılmıştır. 

***

Peki, herhangi bir toplumsal kriz veya çalkantıyla uğraşılmamasına rağmen 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi ve yepyeni bir Anayasa ruhunun ortaya koyulması neden şart unsur hale gelmiştir?