Anayasa hareketleri (1)

Hep bir köşede bekleyen, her türlü asli veya tali ihtiyaca rağmen bugün yaparız yarın ederiz denilerek daima bir sonraki güne aktarılan, değişen ve gelişen siyasi aktörlere rağmen sabit kalan ama çözülemeyen, bugünün değil yaklaşık son 25 yılın en büyük gündem maddesi: 1982 Anayasası ne zaman ve nasıl değişecek?

***

Hafızamın kuvvetine inanırım. Susurluk kazasını hatırlıyorum, Mehmet Ağar’ın küt saçlı bir spikerle olan hararetli konuşmasını da, çocuk aklımla tabi. Tayyip Erdoğan’ın hapse girdiği günü, CHP’nin ilk defa baraj dışı kalışını, AK Parti’nin kuruluşunu, DSP ve ANAP’ın gün gün erimesini, Genç Parti’yi, daha 3 Kasım 2002 seçimi olmadan AK Parti’nin ana muhalefet partisi kadar milletvekili sayısına sahip oluşunu da. 

***

Yes we can’i de hatırlıyorum. Obama’nın Dünya üzerinde büyük bir sahte rüzgar estirdiği o zamanlar yani. Türkiye’de gezinen Avrupa Birliği sevdasını da. Konvers simgeli Genç Siviller hatırlıyorum, Yetmez ama Evet diyorlardı. 2017 referandumu ve Mayıs 2023 seçimleri zaten dün gibi. 

***

Her türlü farklı konu, kişi ve gündeme rağmen 1982 Anayasasının artık yeterli olmadığı yeni bir çalışmanın yapılması gerektiği her sohbete, yazıya, gündeme bir şekilde sirayet ediyor ve söylenildiği andan itibaren geniş bir mutabakat çerçevesinde “evet, değiştirilmeli” tepkisi ortaklaşa bir şekilde veriliyordu. Hayli enteresan. Peki değişikliğe bu kadar aç olan Türk Demokrasisi için Anayasa değişikliği hangi anlam ve tarih bazında ne şekilde bir ehemmiyet ifade ediyor?

***

Kanun-i Esasi Sultan Abdulaziz’in hal’edildiği dönemde, Sırp ve Yunan isyanlarının kaybı üstüne gelen derin bir sosyolojik krizle birlikte 1876’da geldi. Nihayeti 93 Harbiyle oldu. 1921 Anayasası İstiklal Harbi’nin gölgesinde, 1924 Anayasası ise yeni bir rejimle ilan edildi. 1961 ve 1982 Anayasaları ise ihtilal hadiselerinden gerçekleşti. Farklı isimler, farklı konular ve hatta farklı iki başkent ve devlet. Peki, hiç mi ortak nokta yok? Evet, aynen öyle 19’uncu yüzyılın başında ortaya çıkan Türk Demokrasisi; hiçbir zaman hayatın olağan akışında bir Anayasa değişikliği gerçekleştirememiş, hep bir kriz üstüne ve “asli iktidar” olma amaçlı. 

***

Ancak bugün vaziyet farklı. İlk dört maddenin dahi demokratik bir düzlemde ve sadece söylem bazında tartışıldığı, dördüncü madde değiştirilirse ilk üç madde değişir mi tartışmalarının yaşandığı bir döneme girdik. Bu vaziyet belki de zamanla Ergun Özbudun ve Erdoğan Teziç hocaların görüşlerini tekrardan gündeme getirecek, Anayasa’nın lafzı mı yoksa ruhu mu tartışmaları ortaya çıkacak. 

***

Asli iktidar ile tali iktidar ne demek diyeceğiz, bunun üstüne Meclis’teki siyasi grupların milletvekili sayı yeterliliği konuşulacak, Anayasa değişikliği taslağı gündeme gelecek, sayılar konuşulacak, siyasi gruplar arasındaki ittifaklar tartışılacak ve göreceğiz. 

***

Ancak gereklilik taşıyan tek şeyin demokratik bir düzlem içinde uzlaşmacı bir tavırla hareket edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin bütünüyle ihtiyacının karşılandığı bir Anayasa olduğu. Peki, bu nasıl sağlanacak?