Hipertansiyon, rahme giden kan akışını azaltarak bebeğin gelişimini durdurabiliyor, erken doğum, ani bebek ölümü ve oksijen yetersizliğine yol açabiliyor. Annede ise karaciğer, böbrek ve beyin gibi organlarda ciddi hasarlar, hatta ölümcül komplikasyonlar gelişebiliyor. Uzmanlar, düzenli kontrol, tansiyon takibinin hayati önem taşıdığını ifade ediyor. Gebeliğin hipertansif hastalık tanısının istirahat halindeki bir gebede periyodik aralıklarla ölçülen iki tansiyon değerinin 140-90 üzerinde olmasıyla konulduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünden Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, "Tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 4-5 kadarında görülür. Oransal olarak fazla değildir ancak bunun önemi tablo olarak dünyada anne ölümleri olarak ilk 3 sıralamada gebeliğin hipertansif hastalıklarını görüyor olmamızdan kaynaklanıyor. Aslında bu yüzde 60 kadarının önlenebilir olması nedeniyle bizim bu grup hastaları erken tanı ve tedavilerini koyarak süreçlerini yönetmemiz gerekiyor" dedi.
"EN TRAJİK
KOMPLİKASYON OLARAK ANNE ÖLÜMÜNÜ DE BUNLAR ARASINDA SAYABİLİRİZ"
Anne ve bebekte gebelikteki gibi hipertansif hastalıklar ve
gebelik zehirlenmesi preeklampsi denilen tablonun birtakım komplikasyonlara yol
açabildiğini ifade eden Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, "Özellikle
uteroplasental akımın azalması yani rahime giden kan akımının azalmasıyla
birlikte intrauterin gelişme geriliği dediğimiz bebekte gelişme kısıtlılığı
olması bebekle ilgili komplikasyonlar arasında ve kan akımının azalmasına bağlı
olarak fetal hipoksi dediğimiz oksijen bulgularının azlığı izleniyor bebekte,
aynı zamanda da kolman plasenta dediğimiz bebeğin eşinin ayrılmasına bağlı ani
bebek ölümü tabloları görülebiliyor. Yine bu annelerin doğumlarını anne
hayatını ön planda tuttuğumuz için erkene almamız sebebiyle bebeği bekleyen
prematüre dediğimiz erken doğuma bağlı komplikasyonlar sıkça izleniyor. Burada
anne ile ilgili komplikasyonlardan bahsedecek olursak özellikle organ
yetmezliği bulguları önemli. Karaciğer yetmezliği, karaciğer enzim
yükseklikleri, böbrek yetmezliği, akciğer ödemi, kafa içi basınç artışına,
tansiyon yüksekliğine bağlı kafa içi kanamalar, görme bozuklukları, görme
problemleri, bilinç durumu değişiklikleri ve en trajik komplikasyon olarak anne
ölümünü de bunlar arasında sayabiliriz" ifadelerini kullandı.
"35 YAŞ ÜSTÜ
GEBELERDE GEBELİKTEKİ HİPERTANSİF PROBLEMLERE DAHA FAZLA RASTLIYORUZ"
Gebelikteki hipertansif hastalık ve preeklampsi gebelik
zehirlenmesi için risk grubunda olan gebelerden bahsedilmesinde fayda olduğunu
ifade eden Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun, "Daha önceki gebeliğinde bu
rahatsızlığı yaşayanlar ne yazık ki bir sonraki gebeliklerine de topluma göre
normal popülasyona göre daha fazla risk altındalar. Onların tanınması ve yakın
takibi çok önemli. Obezite önemli, obez gebelerde biz bunu çok daha sık
görüyoruz. Diyabet önemli, gestasyonel diyabette aynı şekilde kronik
hipertansiyon, çoğul gebelikler, ileri anne yaşı dediğimiz 35 yaş üstü
gebelerde gebelikteki hipertansif problemlere daha fazla rastlıyoruz. Ve ilginç
olarak hipertansif hastalıkları sedanter yani hareketsiz gebelerde de daha sık
görüyoruz" şeklinde konuştu.
"HER KONTROLDE
TANSİYON ÖLÇÜMÜ YAPILMALI"
Op. Dr. Tuğba Sekmenli Tursun şöyle devam etti: "Biz
önlemede ne yapabiliriz dersek aslında tam olarak önlemek mümkün değil. Ancak
kanıta dayalı çalışmalar ışığında yapılabilecek bazı şeyler var. Bir kere her
gebenin rutin kontrolüne önem vermesi gerekiyor. Onun dışında her kontrolde
tansiyon ölçümü yapılmalı. Özellikle ilk 12 haftadan sonra yüksek riskli
gruplarda düşük doz aspirin kullanılmasının preeklampsiye gidişi yüzde 60
oranında önlediği görülmüş. Gebelik öncesinde bir kilo fazlalığı varsa bunların
kaydedilmesi, diyabet varsa kontrolünün sağlanması, tansiyon problemi varsa
bunun kontrol altına alınması önemli. Yüksek tansiyonu olan gebelerde 160'a 110
ve üzeri gebelerin ayaktan takibi değil de mutlaka yatırılarak hastanede
izlenmesi komplikasyonların minimalize olmasını sağlayacaktır. Bunların dışında
da özellikle gebe kadın kendisinin de bu konuda bazı noktalarda uyanık olması
gerekiyor. Özellikle rutin kontrol tansiyon ölçümlerinin dışında eğer baş
ağrısı hissederse, epigastrik ağrı dediğimiz mide ağrısı hissederse, ellerinde
ve yüzünde başlayan ödem olursa, ani başlayan kilo artışı olursa veya bilinç
durumu değişikleri olursa 140-90 üzerinde tansiyonlarda kendisi de
komplikasyonları önlemek adına mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurması
gerekiyor. Nadir görülen bir tablo var. Postpartum preeklampsi sendromu
dediğimiz bunlarda özellikle gebelik ve doğum sırasında tansiyonlar yüksektir
ancak lohusalık döneminde de 140-90 ve üzerinde değerler görüldüğünde mutlaka
vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmaları süreçleri komplike olmadan
yönetilmesini sağlayacaktır."
İHA