30 AĞUSTOS
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 101. yıl dönümünü
kutluyoruz.
30 Ağustos 1922’de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
başkumandanlığında zaferle sona eren destansı bir geçmişi gururla, onurla
anıyoruz. Mondros Ateşkes anlaşmasını fırsat bilen itilaf devletlerinin
Anadolu’yu işgal etme girişiminin tamamen bertaraf edildiği, işgal kelimesinin
tarihe, düşman kuvvetlerinin sınır dışına atıldığı destansı bir zaferdir 30
Ağustos.
30 Ağustos, bana göre tek başına bağımsızlık mücadelesi için
gerçekleştirilen bir savaş değil. 30 Ağustos, boyunduruk altında yaşamaya karşı
gösterilen direnç, ayaklara vurulan pranganın sökülüp atılmasıdır. Her türlü
kötü koşullara rağmen, azimle ve inançla zafer kazanılabileceğinin en net
fotoğrafıdır.
***
Şimdi o dönemi bir hatırlayın. Yokluk içinde bir millet, var
olma savaşı veriyor. Halk çaresiz, imkanlar kısıtlı… Askerler aç, susuz…
Şehirler işgal edilmiş, topraklar yabancı güçlerin denetimine girmiş. İşte
böylesine bir umutsuzluk ortamında Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki
Türk milleti, adeta küllerinden yeniden doğuyor. Büyük bir karar ve azimle
topraklarına, bağımsızlığına sahip çıkmak için elinden ne geliyorsa yapıyor.
***
Savaş meydanlarında tüm kıt olanaklara rağmen yiğitçe
savaşıyor. Milletimizin kahramanları, açlık, susuzluk ve yorgunluğa aldırış
etmeden zafere adım adım ilerliyorlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün stratejik
dehası ve askerlerin kahramanlığı, düşmanı şaşırtarak büyük zaferin kapılarını
aralıyor. Düşmanın sayıca üstün olduğu bir ortamda, inançları ve özverileri
sayesinde Türk milleti, kendi topraklarını düşmanın elinden geri alıyor.
***
30 Ağustos’u sadece bir tarihi olay olarak
değerlendirmemeliyiz. 30 Ağustos, aynı zamanda bir ruhtur. Bağımsızlık ve
özgürlük uğruna verilen mücadelenin sembolüdür. Bu zafer, millet olarak sahip
olduğumuz azmin, birlik ve beraberliğin, liderlik ve inancın bir ifadesidir.
Gelecek kuşaklara bırakılacak en büyük miraslardan biri olarak, 30 Ağustos
Zaferi'nin anlamını ve önemini daima yaşatmaya devam etmeliyiz.
***
Peki bunu nasıl başaracağız? Bu anlamlı zaferin mirasını ve
değerlerini geleceğe taşımanın yolu, genç nesillere geçmişin bilincini
aşılamaktan geçiyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki 30 Ağustos
Zaferi, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda bağımsızlık, özgürlük ve
vatan sevgisinin destanıdır. Bu zaferin anlamını ve tarihi önemini gençlerimize
aktararak, onları bu değerlerle donatmak ve geleceğe daha bilinçli adımlarla
ilerlemelerini sağlamamız gerekiyor.
***
Bugün maalesef Türk gençliği, bu büyük zaferden bihaber
büyüyor. O dönemin kahramanlıklarından, o zorlu mücadelelerden habersiz yetişen
gençlerimizin tarihi bilinci ve toplumsal kültürü tehlike altında. Dünyanın en
zeki ve yetenekli gençleri, geçmişlerinin değerli mirasını unutmaya doğru adım
adım ilerliyor. Modern dünyanın etkisiyle, geçmişin önemini anlamadan, bağımsız
düşünceye zarar veren kalıpların içine hapsolmuş durumdalar.
***
Ancak umutsuzluğa kapılmamak, bize atalarımızdan kalan en
önemli miras. Okullarda, aile içinde ve toplumsal etkinliklerde bu zaferin
anlamını ve önemini vurgulayarak, gençlerimizin tarihleriyle daha yakından bağ
kurmalarına yardımcı olmalıyız. Teknolojinin getirdiği imkanları kullanarak,
gençleri tarihsel kaynaklara yönlendirebilir; dijital platformlarda, interaktif
içerikler ve görsel materyallerle tarihi olayları ve kahramanları anlatarak
gençlerin ve çocukların ilgisini çekebiliriz. Tarih okuma alışkanlığını teşvik
ederek, gençlerimize Tiktok, Instagram platformlardan eğitim videoları
oluşturarak, daha bilinçli bireylerin yetişmesini sağlayabiliriz.
***
Eğitim sistemi içinde de tarih ve kültür derslerine daha
fazla önem vermemiz lazım. 30 Ağustos Zaferi gibi önemli olaylar, sadece tarih
kitaplarında olduğu gibi anlatılmamalı, öğretmenler tarafından öğrencilerin
duygusal ve zihinsel bağ kurabileceği şekillerde anlatılmalı. Bu sayede
gençlerimiz; fedakârlık, cesaret ve vatanseverlik gibi değerlerin önemli
temsilcisi olduklarını kavrayacaklardır.
Geçmişin büyük mirasıyla donatılmış gençler, ülkemizin ve
insanlığın daha aydınlık yarınlara ulaşmasına katkı sağlayacak, bu sayede yeni
bir Atatürk beklemek yerine, onun yerini doldurabilecek, toprağın paradan daha
önemli olduğunu kavrayan nitelikli gençlerin yetişmesini sağlamış oluruz.