AĞRI KESİCİ ÇÖZÜM MÜ?
Sevgili okurlar Türkiye’de en fazla satılan ilaçların başında ağrı kesiciler geliyor. Oysaki ağrılar durduk yere olmuyor. Ağrılar her şeyden önce bizi sakatlanmalara karşı uyarıyor. “burada bir sorun var” diye haber veriyor.
Ama biz ne yapıyoruz? Genellikle ağrıya yol açan problemi tedavi etmek yerine, bir ağrı kesici alıyoruz. Geçici olarak ağrılardan, acılardan kurtuluyoruz. Sorunu çözmek yerine halının altına süpürüyoruz.
Şöyle bir düşünün. Şayet ağrılar ve acılar olmasaydı, vücudumuzu tehlikelerden koruyabilir miydik? Yaşayabilir miydik? Ağrılar bizim yaşam sigortalarımızdır.
Milletle devletin ilişkisi de ağrıyla vücut ilişkisi gibidir. İnsanlar sıkıntılarını düşüncelerini ifade ederek dile getirirler. Bu yeterli olmazsa eylemler ve protestolar yapabilirler.
“Şurada böyle bir sorun var” diyerek vücuttaki ağrılar gibi mesaj verirler. Şayet bu seslere, mesajlara kulak verilmez ise o sıkıntı aşılamaz. Büyür ve kangren olur. O nedenle demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin sınırlı olduğu ülkelerde kalkınma da refah da sağlanamaz.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, kargaşalar, huzursuzluklar, bu tür ülkelerden eksik olmaz. Geri kalmışlığın en temel nedeni de budur.
İşte Suriye’nin durumu ortada. Milyonlarca Suriyeli, bir daha geri dönmemek üzere ülkesini terk etmiş durumda. Suriye’deki kaçışın nedeni savaştan ziyade baskıcı rejimdir. Ülke yönetiminden duyulan rahatsızlıktır.
İşte bu nedenle milyonlarcası Türkiye’de. Bizler bu olumsuzluklardan ders çıkarıp, Türkiye’yi demokrasi, özgürlükler ve insan hakları bakımından dünyanın en ileri seviyelerine getirmek için çabalamalıyız.
Ama biz ne yapıyoruz? En ufak gösteriye bile kimi zaman tahammül edemiyoruz. İşte son örnek. Konya Şehir Hastanesinde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya’nın öldürülmesine tepki gösteren sağlık çalışanlarına müdahale edilmesi. Türkiye’nin dört bir yanında bu olay protesto edildi. İstanbul’daki eylemde ise polisle sağlık çalışanları karşı karşıya geldi.
Bu eylemi takip eden gazetecilerle polisler arasında gerilim yaşandı. Kendi kendime soruyorum “Böyle görüntüler bize yakışıyor mu?” diye.
İyi bayramlar…