ADAYLARIN DEĞİŞİMİ VE VATAN MESELESİ!
Yavaş yavaş SEÇİM havasına girdik. Seçim süreci siyasetin en
sevdiğim zamanlarıdır. Hele SON VİRAJIN tadına doyum olmaz. Çok ciddiyim bu
arada. Malzemenin BOL ve BEREKETLİ oluşu bir yana, gerçekten KEYİFLİDİR seçim
sürecini bizim olduğumuz noktadan gözlemek.
İş olsun diye değil de, hakikaten ULVİ bir amaç uğruna gelen
ziyaretçilerimizin sayısı artar. Karşılıklı FİKİR teatilerinde bulunuruz,
TAHMİNLER yürütüp stratejiler belirleriz. Ve bunca yıldan sonra insan artık
adayı, KORİDORDAN GELİŞİNDEN bile anlıyor. Nasıl tarif edeceğimi tam
bilemediğim ortak bazı HAL/TAVIR/MİMİK ve JESTLERİ vardır adayların.
Yürüyüşleri, bize doğru GELİŞLERİ, gelirkenki
GÜLÜMSEYİŞLERİ, selam verişleri, odadan içeri girişleri. Velhasıl hemen hemen
her şeyleri FARKLILAŞMIŞ oluyor hepsinin. Ancak muhtemeldir ki onlar, tüm bu
farklılaşma sürecinin fark ediliyor oluşunun FARKINDA değiller. Sohbet
şekilleri de DEĞİŞMİŞ bir çoğunun.
Vücut dilleri bile farklılaşıyor adayların. Oysa bazılarını
yıllardır tanıyor olmam bile bir şey değiştirmiyor. Adaylıktan önceki halinden
ESER YOK vallahi.
Hele öyle bir tavır değişikliğine uğrayanlar var ki acayip.
Yolu karşıdan karşıya geçmeye hazırlanan bir yaya gibi, önce sağa, sonra sola
ve sonra tekrar sağa baktıktan ve kimseciklerin kendisini duymayacağına emin
olduktan sonra, o ÇOK GİZLİ CÜMLELERİNİ kuruyorlar.
Bu kendisiyle ilgili bir SIR olabilir. Partisiyle ilgili
olabilir. Bir başka partinin durumu ile ilgili olabilir. GERÇEK ve önemli
olabilir. UYDURUK çıkabilir. Her şey olabilir.
Adayın bu noktadaki amacı; gazetecinin kendisini ÇOK ÇOK
ÖNEMLİ hissetmesini sağlamaktır. “Bakın, bir tek ve özellikle size anlatıyorum
bunu. Aman kimse duymasın” der gibi oluyorlar.
Oysa gazeteci kısmı, bu ve benzeri ATRAKSİYONLARI artık çok
çok iyi bildiği ve adayın niyetini gözünden anladığı için, sadece DİNLEMEKLE
yetinir.
Son tahlilde, her haliyle ÖZEL, güzel, HAREKETLİ süreçlerdir
SEÇİM dönemleri. Dünya DERTLERİ, hayat GAYESİ, vesairesi bir kenara bırakılıp
çokça SİYASET konuşulur.
Gazetecinin bir HESABI yoktur. İkbal hesapları ve planlar
yapan, hırslanan karşısındaki ya da karşısındakilerdir. O değildir. ŞİRİNLİK
yapma ihtiyacı yoktur.
TEATRAL tavırlardan MEDET UMMAZ GAZETECİ kısmı. Daha da
önemlisi ise tüm bu meşakkatli uğraşların neticesinde, ATILMA/SATILMA/DİRSEK
YEME ve HAYAL KIRIKLIĞI yaşama ihtimali yoktur.
Sadece ve sadece, HANCI ve YOLCU ilişkisi tekerrür
etmektedir. Zaten tarih de tekerrürden ibarettir. Seçim bir gazeteci için MADEN
bulmakla eşdeğerdir. Her bir parti, her bir partili ve her bir aday ayrı bir
DERYADIR.
Umuda yolculuğun eşsiz LABORATUVARIDIR SEÇİM atmosferi.
Özene bezene hazırlanan koyu renk takım elbiseler. Kimisi kareli ceketi kimisi
çizgili olanını kreasyonuna alır. Kreasyonlar dahi, görülen lüzum üzerine zaman
içinde büyük bir değişime uğrar. Sağ elden çıkıp sol ele takılmadan önce madeni
hali değiştirilen ALYANSLAR. Saç, SAKAL, BIYIK şekillerindeki dönüşüm.
Yıllar yılı ORUÇ TUTMAK nedir bilmediği için kendisine ona
göre bir sistematik oluşturan, ancak şu geçtiğimiz Ramazan ayında neye
uğradığını şaşıran MİDELER. Gastrit, reflü ve diğer şikayetler. Nereden
baksanız bir deryadır gazeteciler için seçim süreçleri.
Bakalım bu deryada kim YÜZECEK kim BOĞULACAK? Ama kimin
boğulduğundan çok ÜLKENİN ve VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ ÖNEMLİ!
ANTALYA İKİ MEVSİM!
Antalya dünyanın EN GÜZEL şehri olduğu kadar da EN GARİP
şehridir. İster inanın ister inanmayın. Memleketin HAVASI garip kardeşim. Bir
günde hemen MEVSİM değişebiliyor.
Nasıl anlatsam bilemiyorum. Ama birisi bana nasılsın dediği
zaman, “ANTALYA GİBİYİM” cevabını veriyorum. Çünkü SABAH farklı, ÖĞLEN farklı,
İKİNDİ farklı, AKŞAM daha farklı bir havaya bürünüyorum.
Biraz daha konuyu açayım kafanız karışmasın. Bayramın
birinci ve ikinci günü Antalya’da öyle bir hava vardı ki herkes KARPUZ KABUĞUNU
görmeden CUMBURLOP DENİZE atladı.
Özellikle KONYAALTI SAHİLİNDE öyle bir manzara vardıki
tıklım tıklım. Bilmeyen birisi olsa, “MİAMİ’YE Mİ GELDİK” diye sorar. Sanırsın
ki mevsim YAZ ve aylardan AĞUSTOS.
Sahili böyle de piknik alanları farklı mı? Her yer tıklım
tıklım. Tabiri caizse iğne atsan yere düşmeyecek şekilde dolu. Yok arkadaş
İKLİM DEĞİŞİME uğramış. Antalya’daki hava kanıtı.
Lafın özü Antalya İKİ MEVSİMİ yaşıyor. Yaz ve kış. Öyle
bahar sonbahar falan yok burada. Hani şarkılardaki, “BAHARI GÖRMEDEN YAZ GELDİ
GEÇTİ” misali.
Hooop YAZ hooop KIŞ.