ADAP VE EDEP

Kendini bilmek bahsine devam edelim değerli okuyucularım…

               “Ehemmi, mühimme tercih etmek”, eskilerin bir sorunu çözmek için söyledikleri veciz bir ilke. Mühim, yani önemli; ehem ise en önemli… Elzem ile lüzum farkı gibi. Lüzum, gerekli; elzem, en gerekli, olmazsa olmaz neviinden.

Okumak, ilim tahsil etmek; mühim. Okumaktan murat, kendini bilmek; ehem…

“Girdim ilim meclisine/ Eyledim kıldım talep

  Dediler ilim geride/ İlla edep illa edep”

***

Edep, ut demek, haya demek… Önceliğin neyde olduğunu ne güzel anlatıyor Tabduk Emre’nin müridi.

Hünkâr Hacı Bektaş Veli tarafından Tabduk Emre’ye gönderilen Yunus, hizmet ettiği kırk yılda onun dergâhına tek bir eğri odun getirmedi. Bir gün Tabduk Emre, Yunus’a, “Yunus, bakıyorum dağdan kestiğin odunların hepsi kuru, hepsi düz. Meraklandım, acaba ormanda hiç eğri odun yok mu?” dedi. Sınanma, pişme makamındaki Gönül Sultanı şöyle cevap verdi: “Ormanda eğri odun var olmasına var ama eğri olan odun bile olsa siz pirimin dergâhına giremez.”

***

Usul, erkân bu… Günümüz gözlüğüyle mübalağa gibi görünür ama Yunus olmak kolay değildir, herkes olamıyor işte.

“Hocanın söylediğini yap, yaptığını yapma!” deniyor ya. Söze neresinden bakmakla ilgili. Olumsuzundan alınıyor, sanki hocada bir eksiklik varmış gibi. Takva ehli hocalar için söylenmiş olabileceği hiç akla getirilmez. Hocanın yaptıkları takvadandır, ola ki özenirsin, zor gelir yapamazsın. Bari söylediklerine uy. Takva ile fetva farkı böyle bir şey…

***

Millî Eğitim Bakanlığı müfredatından sorumlu biriminin “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı” tamlamasıyla adlandırılmasına da lütfen dikkat edelim. Üniversite öğrenimine başlayıncaya kadar okullarda aldığımız eğitim ve öğretimin içeriği bu kurumca hazırlanıyor ve bağlı tüm eğitim kurumlarında millî eğitim müdürlüklerince, okullarca ve nihayet öğretmenlerce uygulanıyor. Ancak teslim etmeliyiz ki öğrenme, eğitim aileden başlıyor.

***

Anne babanın davranışlarıyla şekillenen çocuklarımız sosyal yaşamda birey olma adımını daha sonraları okullarda atıyor. Okullarımızda talim yani öğrenim, terbiye yani eğitim… Bu zincire çevre, arkadaşlık ilişkileri de eklenerek eğitim öğretim devam ediyor. Hayatın her aşamasında yeni şeyler öğrendiğimize göre demek ki bu süreç ömür boyu sürüyor.

Şimdi otobüslerde hastalara, yaşlılara yer veren; cadde sokaklarda, kafeteryalarda, parklarda gençlerimizin davranışlarını yönlendiren etkenlerin işte yukarıda anlatmaya çalıştığım sürecin sonucu olduğunu belirtmek gerek. Ne ekiyorsak onu biçiyoruz kısacası.

***

Bir meclisin en muteber kişisi, meclise girdiğinde oturanlar ona karşı saygılarını göstermek adına ayağa kalkar, adaptandır; büyüklerin bulunduğu yerde sere serpe oturulmaz, edeptendir. Yapılan bir iyilik karşısında teşekkür edilir, adaptandır; konuşurken argo ve müstehcen sözlerden kaçınılır, edeptendir. Misalleri çoğaltabiliriz ancak görgü kuralları dediğimiz bu ve benzeri davranış biçimleri, okullarda verilmeye çalışılsa da aslolan, bu değerlerin karaktere dönüşmesi, kalıcı olabilmesi için kişilik gelişiminin ilk ve etkin basamağında aileden verilmesinin doğruluğudur.

Bizim de muradımız, dilimiz döndüğünce bunu anlatmaya çalışmaktır.