AD KAVMİ’NİN GURUR VE KİBİRLE İMTİHANI

Hz. Hud’un uyarıları fayda vermiyordu. O, cahilce hareket eden bir toplum karşısında idi. Bunun üzerine, Yüce Allah üç yıl, onlardan yağmuru kesti. Yağmur duası için öteye beriye sığındılar. Allah önce yağmurlarını kesip İrem Bağlarını kuruttu.

O yiğit yapılı, güçlü kuvvetli insanlar bir yudum suya, bir dilim ekmeğe muhtaç hale gelmişlerdi. Bu noktada Hz. Hud yeniden tebliği denedi: “Eğer şimdi yüz çevirirseniz ne diyeyim. Ben size ne ile gönderilmişsem onu tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize diğer bir kavmi getirir de, ona (Allah-u Teâlâ’ya) hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki benim Rabbim her şeyi koruyandır” dedi.

“Ad Kavminin, Şeddâd ve çevresinin geliştirdiği ideolojiyle beyni yıkanmıştı. Heykellerinin izinden ayrılmıyorlardı. Belirli bir süre sonra her zaman yağmur getiren bulutların geldiği yönde bir bulut gördüler, sevindiler. Çünkü kuraklığı ‘tabiat kanunlarıyla’ açıklama adetleri vardı.

Bunun ‘Allah-u Teâlâ’nın bir ihtarı’ olduğunu kabule yanaşmıyorlardı.” Fiziki bakımdan da oldukça güçlü bir yapıya sahip olan Ad Kavmi aşırı gurur ve kibre kapılmışlardır. “Ad (Kavmi) a gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki:

‘Kuvvet bakımından bizden daha üstün kimmiş?’ Onlar gerçekten kendilerini yaratan Allah’ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkâr ediyorlardı. Böylece biz de onlara Dünya hayatında aşağılanma azabını tattırmak için o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. Ahiret azabı daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir. İman edenleri ve sakınanları ise kurtardık”

Sert tutumları karşısında, Hud (a.s.) onlara, “Hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, hiç göz açtırmayın, hiç süre tanımayın. Ben, benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki mukadderatı O’nun elinde olmasın. Rabbim elbette tam istikamet üzeredir” diyerek cevap verdi. O’nun bu tatlı beyanları karşısında, iman etmeyip, ‘galiba Tanrılarımızdan biri seni pek fena çarpmış!’ dediler.

Yollar üzerinde, dar geçitlerde durup, gelip geçenleri şaşırtmak için yerler yapıp ve saçma sapan şeylerle uğraştılar. Gökdelenler yaptılar. Dev binalar kurdular. İhtişamlı imaretleri ile çalım sattılar. Başkalarının hukukuna karşı hiç sınır tanımadan hep zorbalıkla meşgul oldular.

Hz. Hud ise onlara gerekli tebliği yaptığı için, müsterihti. Şiddetli azap başlamış ve yurtlarında kuraklık olmuştu. Mekke’ye yağmur duasına insanlar göndermişlerdi ve yağmurun yağmasını bekliyorlardı. Derken, bildirilen azabı, vadilerine doğru enlemesine yayılarak ilerleyen bir bulut halinde gürünce, azabı yağmur sanıp ‘bize yağmur getiren bulut geliyor’ dediler.

Hud ise, bu bulutun, gelmesini acele bekledikleri can yakıcı azabı taşıdığını, Allah’ın izni ile her şeyi devirip yerle bir eden kasırga olduğunu söyledi. Kasırga gelip hepsi helak oldu. Geride meskenleri kaldı. Suça gömülmüş güruhu işte Allah böyle cezalandırır.