ACI GERÇEKLER

Geçmiş tarihte helak olan kavimlerden ibretlik olaylar misaller verilirken, Kureyş’in cahilleri ve zalim takımı da: ‘Muhammed’in Rabbi, sinekten, arıdan, örümcekten temsiller getiriyor’ diye gülüp alay ediyorlardı.

Bu misallerin, düşünen insanlar için verildiği belirtilerek, cahil ve düşünmekten aciz kimselerin bunu anlayamayacaklarına işaret edilmektedir. İnsanları gezmeye, görmeye ve düşünmeye teşvik eden mesajlar da verilmektedir:

“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah, onları günahları dolayısıyla (azapla) yakaladı. Onları Allah’tan koruyacak kimse olmadı. Çünkü gerçekten onlar, resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkâr ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları azapla yakaladı. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.”

“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar, kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler, (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.”

“Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, yakınlarındaki bilgi dolayısıyla sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. Dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: ‘Bir olan Allah’a iman ettik ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri de inkâr ettik.’ Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu), Allah’ın kulları arasında sürüp giden sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.”

“Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulaşmadı mı? İşte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap ta vardır. O azabın sebebi şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: ‘Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş?’ Dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah ta hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamda layıktır.”

Daha önce inkâr eden kavimler; Nuh, Hud, Salih, Lut kavimleri gibi küfürde ısrar eden ve helak olan kavimlerdir. “Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı.”

“Onlardan öncekiler de yalanladı; Böylece azap hiç farkında olmadıkları bir yerden gelip-çattı. Artık Allah, onlara Dünya hayatında ‘horluğu ve aşağılanmayı’ tattırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahret azabı gerçekten daha büyüktür.

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere ‘kazandığınızı tadın’ denmiştir. Andolsun, biz bu Kuran’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.”

“Ve şüphesiz ki önceki Ad kavmini O helak etti. Semud’u da (O helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı. Daha önce de çok zalim ve pek azgın olan Nuh kavmini (helak etmişti). Altüst olan şehirleri de O böyle yaptı. Onların başına getireceğini getirdi! Şimdi Rabbinin nimetlerinden hangisinde şüpheye düşersin. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.”

Bu ayetlerde zikredilen kavimlerin inkâr ve isyanlarının cezasını helak edilerek çekmişlerdir. Bunlar içinde Hz. Nuh’un kavmi, Ad ve Semud kavimlerinden daha zalim ve azgın bir topluluktu.

Çünkü Hz. Nuh, içlerinde uzun yıllar kaldığı halde (sadece peygamberlik devri 950 yıl) O’na inanmamışlar ve olanca eziyeti yapmışlardı. Hz. Lut kavminin helak edilişi, bu kavmin kasaba ve şehirlerinin yükseğe kaldırıldıktan sonra bırakılarak yerle bir edilmesiyle gerçekleşmişti.

Bilimsel araştırmalar kutsal kitaplarda bahsi geçen helak olmuş kavimlerin yaşam izlerini tereddütsüz olarak ortaya çıkarmıştır.

VİRANE KALINTILAR

Nuh Kavmi ve Tufanın, Ad Kavmi ve İrem Şehri’nin, Semud Kavmi ve Hicr Kentinin, Medyen ve Eyke Halkının, Sebe Kavmi ve dillere destan İrem Şehrinin varlığını ve yaşam şekillerini kutsal kitaplarda anlatıldığı biçimde helak olduklarını, şehirlerinin viranelere döndüğünü, bazı kalıntıların ise günümüze kadar geldiği bu gerçekleri ispatlamaktadır.